Geçtiğimiz haftalarda bir kitabevinde yeni çıkan kitaplara göz atarken rastladım ona. Bir Türkçe Pop sevdalısı olarak dikkatimi çekmesi gayet doğaldı tabii. Heyecanla alıp eve geldim. Biraz karıştırıp sakinleştikten sonra ilk işim onu yazanı araştırmak oldu. "Türkiye’nin Pop Müziği" kitabı ve kitabın yazarı Uğur Küçükkaplan’dan bahsediyorum.
1 Yorum
Yaklaşan yaz aylarıyla birlikte hafta başına düşen yeni yayınlanmış albüm ve özellikle de yeni tekli sayısı giderek artıyor. Yoğun bir şekilde yeni çalışmalara maruz kaldığımız böylesi dönemlerde birçok iyi albüm ve şarkıyı, dinlesek belki de çok seveceğimiz pek çok müzikal çalışmayı doğal olarak keşfedemediğimiz de oluyor. Bazen o albüm ve şarkılarla yıllar sonra tesadüf eseri bir yerlerde karşılaşıyoruz ya da yollarımız hiçbir zaman kesişmiyor. Büyük radyo ve müzik televizyon kanallarının bizlere sunduğu kadarını dinlemekten öteye geçemiyoruz.
2012 yılında yayınlanan ilk teklisi “Bensiz Yapamazsın” ile "popüler müzik piyasasında artık ben de varım” diyen İrem Derici toplamda 5 tekli ve 3 maksi teklinin ardından kendisinden beklenen “dolu dolu albüm”ü nihayet geçtiğimiz Şubat ayında bizlere sundu.
İlkbahar birçoğumuzun favori mevsimi olsa gerek. Ne de olsa ilkbahar demek daha çok güneş, daha çok mutluluk demek. Doğayla birlikte canlanıp kendimizi daha enerjik hissettiğimiz bu aylarda dinlediğimiz müzik de biz farkında olmadan değişiyor sanırım. Türk Popüler Müziğini seven ve yakından takip eden bir dinleyici olarak son günlerde en çok dinlediğim şarkılara baktığımda, geride kalan kış aylarının aksine listemde ağırlıklı olarak enerjisi yüksek, hareketli şarkıların olduğunu görüyorum.
Her şeyin tektipleştiği bir çağdayız. Özellikle sayıları giderek artan AVM’ler, yani alışveriş merkezleri sebebiyle eskiden türlü ihtiyacımızı gideren çoğu küçük esnafın yerini, bugün onların eşdeğeri olarak görülen zincir mağazalar aldı ve bu dönüşüm halen de devam ediyor.
Tarihi ilk insanlar kadar eski olan müzik, değişik kayıt ve paylaşım tekniklerinin icadı ile dinleyicilere son 150 yıldır farklı fiziki formlarda ulaşıyor. Bu zaman diliminin büyük bölümünde insanlar müziği plaklar aracılığıyla dinledi. Plakların peşine kasetler ve ardından CD’ler sahneye çıktı.
Eğitimde görsellik öğrenmenin kalıcı olması açısından önemlidir. Anlatılan konunun zihne yerleşmesi için karşımızdakine o konuyla ilgili hayal kurdurabilmek gerekir ve bu da en etkin şekilde görsel materyallerin kullanımıyla mümkündür.
Eğitim alanını örnek vererek yazıya başladım ama esasında iletişimin var olduğu her alanda önemlidir görsellik. Yani hayatın her alanında…
Mart ayı ile birlikte güneş yüzünü bizlere daha sık göstermeye, ilkbahar kendini ılık ılık hissettirmeye başladı. Bir kışı daha geride bırakıp doğayla beraber bizlerin de canlandığı bu dönemde Türkçe Popta yaz mevsiminde zirveye ulaşan hareketlilik de kendini şimdiden yavaş yavaş gösteriyor.
Güliz Ayla’yı, yolunun Sıla ve Efe Bahadır ikilisiyle kesişmesi sayesinde tanımış olduk. “Olmazsan Olmaz” ve “Bahsetmem Lazım” şarkılarıyla geniş kitlelerin kalbini çalan genç şarkıcının bugün bulunduğu noktaya gelmesi hem sıkı çalışmanın, hem de tatlı tesadüflerin bir sonucu.
Yıl 2016. Gülşen söz yazarı/besteci kimliği, yorumculuğu ve star duruşuyla Türkçe Popun zirvesindeki belki de tek isim. Onu seviyor ve şarkılarını, kliplerini, konserlerini hayranlıkla takip ediyoruz. O da her defasında bir öncekinin üzerine çıkacak işlerle karşımıza çıkmaya devam ediyor.
2004 tarihli “Of Of” şarkısı ve aynı adı taşıyan albümüyle 2000’lerdeki ilk büyük patlamasını yaşayan, ardından 2009 tarihli “Önsöz” albümüyle ikinci yükseliş dönemine giren Gülşen’in geçtiğimiz sene yayınlanan “Bangır Bangır”la elde ettiği başarıyı “2015’te Gülşen’in Zirvesini Gördük” başlıklı yazımda ele almıştım.
Bu hafta bu köşede ara ara yaptığım gibi yine “aklıma ne eserse kısa kısa yazayım” dedim; başlattım müzik listemi; şarkılar çalmaya, klavyem tıktıklamaya başladı ve ortaya birazdan okuyacaklarınız çıktı. Bakalım bu hafta zihnimden, kalbimden karşımda duran ekrana neler neler aktı?
Onu ilk olarak 2014 yılında Kanal D’de yayınlanan “X Factor - Star Işığı” adlı yarışmayla tanıdık. Yarışma yayınlanmaya başladıktan kısa bir süre sonra reyting yetersizliği sebebiyle durduruldu. Sonra tamamen farklı isimlerin yer aldığı yeni bir jüriyle tekrar yayına alındı ve bir müddet sonra yayınına tamamen son verildi. Talihsiz bir yarışma oldu yani X Factor’ın Türkiye versiyonu. Ancak düşük reyting oranlarına kurban giden bu yarışmada yer alan isimler genel olarak, diğer ses/star yarışmalarındaki yarışmacılara kıyasla daha iyi seslere ve orijinal tarzlara sahipti.
Ayşe Hatun Önal geçtiğimiz günlerde yeni şarkısı “Şeytan Tüyü”nü yayınlayarak müzik kariyerinde farklı bir sayfa açmış oldu. Yaptığı şarkılarla bizlere bir zamanlar manken olduğunu unutturan, “manken şarkıcı” damgasını silerek giderek daha çok sahiplenip altını doldurduğu "şarkıcı" sıfatını dinleyicilere de bir şekilde kabul ettiren Ayşe Hatun Önal “Şeytan Tüyü” çalışması ile birlikte ilk kez film müziği olarak hazırlanan bir şarkıyı seslendirmiş oldu.
2016’da da günler haftalar peşi sıra hızla akıp, “yeni yıl” yeni olma özelliğini yavaştan yitirirken, biz müzik dinleyicilerinin bu yıla dair favorileri de oluşmaya başladı. Yeni tanıdığımız ya da hâlihazırda aşina olduğumuz şarkıcıların yeni yeni şarkıları üçer beşer sunuluyor beğenimize. Çıkmasını dört gözle beklediğimiz albüm ve teklilerin yanı sıra yıl boyunca kim bilir daha hangi iyi-kötü sürprizlerle karşılaşacak bu kulaklar?
Hepsi Grubu’nun sarışını olarak girmişti hayatımıza Gülçin. Sonrasında gruptan ayrılarak kariyerine solo devam etme kararı aldı. Doğrusu buna pek şaşırmadık. Hepsi Grubu kuşkusuz ki Türkçe Popun şu ana kadar gördüğü en başarılı “girl-band” (kızlardan - ya da kadınlardan - oluşan müzik grubu) olmayı başardı. Ancak grubun diğer üyeleri alınmasın ama adeta Destiny’s Child içindeki Beyoncé gibi Hepsi’de de açık bir şekilde bir “Gülçin ve diğerleri” gerçeği vardı.
Türkvizyon (Turkvision) Şarkı Yarışmasını henüz hiçbir şekilde duymamış olanlar, bu yarışmayı bilenlere kıyasla çoğunluktadır sanırım. Ya da bir yerlerde duymuş, görmüş olsa bile ilgilenmemiş; bunun, Eurovision Şarkı Yarışması’nın izinden giden “çakma” bir organizasyon olduğunu düşünmüş olanlar da vardır. Ben doğrusu biraz bu ikinci gruba girenlerden(d)im. Türk dünyası ülkelerinin, yani çoğunlukla Türklerin yaşadığı veya Türkçe konuşan ülkelerin yarışmacı olarak katıldığı, “düşük bütçeli bir Eurovision” gibi geliyordu bana. Öyleymiş de.
“Yeni yıl, yeni yıl” diyerek geri sayımlar yaparken 2016’ya kavuşuverdik. Zaman hızlı akıyor. Ben yılbaşı gecesinden kalma yorgunluktan yeni yeni kurtulurken bugün bir baktım, 3 Ocak olmuş. Arada birkaç gün tembellik yapmak da şart tabii ama fazla rehavete kapılmamak da lazım. Eğer henüz 2016 için kişisel hedeflerinizi belirlemediyseniz halen geç değil. Alın kalemi kağıdı elinize, ya da cep telefonunuzun notlar bölümünü açın ve aklınıza ilk gelen hedeflerinizi yazın. Yazmak iyidir. Gülşen’in “Yapamazsan Yok” şarkısı bu noktada motivasyon kaynağınız olsun:
Bir yılı daha tükettik. Bu hafta bu köşede 2015’in son yazısını yazıyorum. Türk Popüler Müziğinde 2015 yılına dair genel değerlendirmelerimi önümüzdeki haftalara saklıyorum. Bu hafta ise bundan dört yıl önce ilk albümünü bizlere sunan ve o zamandan beri severek takip ettiğim, ancak en hızlı yükselişini tek bir şarkıyla 2015’te gerçekleştiren başarılı bir isimden, Simge’den bahsetmek istiyorum.
Gülşen Türkçe Pop arenasında yeni değil. 1996 tarihli “Be Adam” albümünden itibaren kariyerinde irili ufaklı dalgalanmalar yaşamış, tecrübeli bir popçu. E malum, basit bir matematik hesabıyla seneye 20. sanat yılını kutlayacak bir isimden bahsediyoruz. 2015 yılına dek biri Murat Boz’la düet olarak toplam 4 tekli ve (Gülşen'in daha önce demo olarak kaydettiği şarkılardan oluşan ve eski yapımcısı tarafından, sanatçının rızası olmadan yayımlanan albümü saymazsak) 8 albüm yayınlamış ve bu zorlu alanda var olabilmiş Gülşen’in şu ana kadar çıktığı en yüksek noktaya bu yıl şahit olduk. “Bangır Bangır” şüphesiz ki Gülşen’in zirvesiydi. En azından şimdilik...
Bir yılı daha bitirmek üzereyiz. 2016’ya sayılı gün kaldı. Türkçe sözlü popüler müziğin koca bir yılını analiz etme işini gelecek haftalara saklıyorum. Bugün bahsetmek istediğimse kulaklarımıza yeni yeni ulaşan üç yeni şarkıya dair. 2015’in son haftalarında yeni çalışmalarını bizlere sunarak bir nevi “her son bir başlangıçtır” sözünün de altını çiziveren bu isimlere ve yaptıkları yeni başlangıçlarda ne kadar başarılı olduklarına bir göz atalım bakalım.
Son günlerde Yerin De Dolmuyor Ki şarkısı ve klibiyle hem kulaklarımıza hem de gözlerimize iyi gelen Melis Kar, pek çok müzik dinleyicisinin bu parçayla tanıdığı “yeni” bir isim. Kendisinin yeni bir isim olduğu doğru ama müzik ve televizyon dünyasını yakından takip edenler bilir ki aslında onu birkaç yıldır tanıyoruz biz. 25 yaşındaki şarkıcı, 2011 yılında, henüz 21 yaşındayken “O Ses Türkiye” yarışmasında yarı finale kalarak ismini duyurmuştu. “O Ses Türkiye”de Murat Boz’un takımında yarışan Melis Kar her ne kadar finale çıkamamış olsa da geçtiğimiz sene yayınlanan ilk albümüyle profesyonel müzik hayatına adım attı ve güçlü sesinden bizi mahrum bırakmadı.
Melis Kar’ın Mayıs 2014’te yayınlanan ilk albümü “Kaçak” beklediğimin aksine dinleyiciden sınırlı bir ilgi gördü ve umduğumdan daha dar bir kitleye ulaştı. Gerçi bu böyledir. Türkiye’de popüler müzik piyasasında ilk albümünü çıkaran hemen hemen her yeni şarkıcı bunu yaşar. Ortaya iyi bir iş çıkarmış ve tanıtım amaçlı yapılması gereken tüm işlemleri yerine getirmiş olsanız dahi insanların isminize, sesinize, şarkılarınıza alışması zaman alır. Her ne kadar "O Ses Türkiye" gibi çok izlenen, popüler bir yarışmada yer almanın avantajını yaşamış olsa bile Melis Kar'ın da dinleyici nazarında tam kabul görmesi için belli bir "zaman" gerekiyordu ve bence o "zaman" şarkıcının yeni teklisi Yerin De Dolmuyor Ki ile artık doldu.
Müziği YouTube’dan dinleyen milletler arasında ilk sıralardayız. Malum aklımıza bir şarkı geldiğinde ve bu şarkıyı internet üzerinde dinlemek istediğimizde arama yaptığımız ilk platform YouTube oluyor. Özellikle Türkiyeli popüler şarkıcıların yeni kliplerinin izlenme sayılarını takip ettiğinizde de YouTube’un bir müzik kaynağı olarak popülaritesini rahatlıkla anlayabilirsiniz. Türkçe Popun sevilen isimlerinin klipleri kısa sürede milyonlarca izlenme sayısına ulaşabiliyor. Hatta baktığımızda YouTube’da eşit uzunluktaki bir zaman dilimi içinde Türkiye’deki popstarların kliplerinin izlenme sayıları, bazı dünya starlarınınkiyle yarışıyor.
Hemen hemen hepimizin bildiği bir sosyal medya geyiği oldu bu: “Vurur yüze ifadesi” diye başlıyoruz, istediğimizi yazıp “bi’ tanesi” diye bitiriyoruz. Bu geyiğin bir şarkı sözünden çıktığını bilmeden bu akıma katılanların da halen var olduğunu daha geçen gün bizzat tecrübe ettiğim için bu notu düşmek istedim. Şarkı geçtiğimiz Ağustos ayında ilk albümü yayınlanan Merve Özbey’in, aynı zamanda bu albüme ismini de veren şarkısı “Yaş Hikayesi”nde geçen “Vurur yüze ifadesi / Bulur seni bi’ tanesi” satırlarından geliyor. Bu bilgiyi herkes hemen bilemez, tamam kabul. Nihayetinde Türk popüler müziğini sevip takip etmek bir zevk meselesi. Ama birçoklarının, bu geyiğin bir şarkıdan çıktığını ve bunun da hangi şarkı olduğunu öğrendikten sonra halen daha göz ardı edip altını yeterince çizmediğini düşündüğüm bir nokta var: Şarkının söz yazarı Deniz Erten’in başarısı.
|
KAAN ALAY
|