Evet, tam da böyle oldu. Bu kaçıncı patlama? Bu nasıl bir gözdağı, nasıl bir hırs, nasıl bir rezillik? İstanbul’un en turistik mekânlarından birisinde nasıl güvenlik olmaz? Bu kadar mı korunmasız bir ülkeyiz? Yetiştirdiğiniz (!) binlerce polis ne yapıyor acaba salına salına gezmek ve gereksiz yere ona buna saldırmak dışında? Böyle bir şeye hükümet nasıl izin verir? Ve olaydan çok kısa bir süre sonra bu olayın yayınına nasıl yasak getirir? Yok efendim, Suriyeli canlı bombaymış da bilmem neymiş. Ne fark eder? Bu kadar mı koruyoruz biz ülkeyi?
Bu soruların hiçbirisine cevap alamayacağımın farkındayım. Cevap verecek insanlar susturulur tabii ki. Sonra herkes bu olaya odaklanmışken hop bir sürü akademisyen içeri alınır. Bu nasıl bir düzen böyle? Ülkenin akademisyenlerini, eğitmenlerini nasıl içeri alırsınız ya? Ülkenin gazetecilerini nasıl susturursunuz? Ülkede olan olaylara gerçekten artık şaşırmıyorum, hatta bazen sinirlenmiyorum bile. Sanırım belli bir süre sonra bağışıklık kazanıyorsunuz. Ama üzülüyorum gerçekten. Düştüğümüz duruma üzülüyorum. Sultanahmet’te olan olayları tüm yabancı kanallar anında sıcak haber diye girerken bizim kanallarımızda yine saçma sapan şeyler vardı. Herkes yüzünü Sultanahmet’e dönmüşken biz başka bir tarafımızı döndük.
Ben artık gerçekten utanıyorum. Bu kadar çok sevdiğim ülkemden artık gerçekten utanıyorum. Halbuki bizim ne kadar güzel, ne kadar zengin bir kültürümüz var. Doğudan batıya çeşit çeşit zenginlikle doluyken, İstanbul dünyanın sayılı güzel şehirlerinden birisiyken ülkeyi mahvettik. İstanbul dediğin efsanevi şehir AVM yığınına döndü. Güvenlik sadece AVM girişlerinde var. O da göstermelik… Her gün bir olay oluyor, her gün bir can gidiyor. Bir gün o içeri alınır, bir gün şurada bir patlama olur. Hırsızların, katillerin, tecavüzcülerin elini kolunu sallaya sallaya gezdiği bir ülkede gazeteciler ve akademisyenler içeride yatıyor. Karanlığa iyice gömüldüğümüz zamanlardayız. Işık artık çok az kaldı. Küçücük noktalar halinde görebiliyoruz ışığı ve bu gömüldüğümüz karanlıktan kurtuluşumuz çok zor.
Buna göz yuman yöneticilerimizin eli kanlıdır. Sultanahmet, Ankara, Suruç… Her yer kan, her yer kırmızı. Kimse durduramayacak, daha da ileri gidecekler, daha da zalimleşecekler. Kendimize kalan küçücük ışık noktaları da sönecek. Bizim umudumuz var aslında, az da olsa kaldı içimizde bir yerlerde. Ama bu iktidarın hırsı kanla dökülüyor sokaklara. Sesini çıkaran herkes susturuluyor ve bir yerlere kapatılıyor. Düşüncenin hala suç sayıldığı bir yer var mıdır acaba, üstelik Avrupa’ya bu kadar yakınken? Anlam veremediğimiz bir dizi olaya sadece seyirci kalmak en kötüsü. Boğaz’a gidip İstanbul’u seyrederken hüzne kapılıyorum, dünyanın en güzel şehri ve bu şehre sahip ülke nasıl bu hale geldi diye. Evet üzülebiliyorum işte sadece. Kan kırmızı bayraklı ülke; kana bulanmış, kan kokulu bir ülkeye dönüştü diye...
Buna göz yuman yöneticilerimizin eli kanlıdır. Sultanahmet, Ankara, Suruç… Her yer kan, her yer kırmızı. Kimse durduramayacak, daha da ileri gidecekler, daha da zalimleşecekler. Kendimize kalan küçücük ışık noktaları da sönecek. Bizim umudumuz var aslında, az da olsa kaldı içimizde bir yerlerde. Ama bu iktidarın hırsı kanla dökülüyor sokaklara. Sesini çıkaran herkes susturuluyor ve bir yerlere kapatılıyor. Düşüncenin hala suç sayıldığı bir yer var mıdır acaba, üstelik Avrupa’ya bu kadar yakınken? Anlam veremediğimiz bir dizi olaya sadece seyirci kalmak en kötüsü. Boğaz’a gidip İstanbul’u seyrederken hüzne kapılıyorum, dünyanın en güzel şehri ve bu şehre sahip ülke nasıl bu hale geldi diye. Evet üzülebiliyorum işte sadece. Kan kırmızı bayraklı ülke; kana bulanmış, kan kokulu bir ülkeye dönüştü diye...