Her gün onları dinliyoruz. Siyasetçileri... Hepimizin hayatını etkileyecek kararlar alıyorlar, konuşuyorlar, bağırıyorlar, hayatımızı düzenliyorlar, ülkeyi, toplumu, algıları, geleceği yönetiyorlar. Madem her gün onları dinlemek zorundayız, haftanın bir günü de başka seslere kulak verebilelim. Sokağın sesini işitebilelim.
Bu kez konuğum Aylin Aslım. Uzun zamandır tanıyorum. Duruşunu, bakışını eğmeyen, bükmeyen bir insan, bir kadın ve müzisyen. Gezi direnişinde de vardı, namus adına katledilen kadınlar için güç birliği yapıldığında da... Gün oldu elindeki bütün parasını albüm çıkarmak için harcadı, gün oldu bu ülke daha iyi günler görsün diye sözünü sakınmadı. Hâlâ ve ısrarla rock söylüyor, hâlâ ve ısrarla "müzikten vazgeçmem" diyor. Dünya ve Türkiye meselelerinde onun da söyleyecekleri var ve söylemeye devam edecek.
Bu kez konuğum Aylin Aslım. Uzun zamandır tanıyorum. Duruşunu, bakışını eğmeyen, bükmeyen bir insan, bir kadın ve müzisyen. Gezi direnişinde de vardı, namus adına katledilen kadınlar için güç birliği yapıldığında da... Gün oldu elindeki bütün parasını albüm çıkarmak için harcadı, gün oldu bu ülke daha iyi günler görsün diye sözünü sakınmadı. Hâlâ ve ısrarla rock söylüyor, hâlâ ve ısrarla "müzikten vazgeçmem" diyor. Dünya ve Türkiye meselelerinde onun da söyleyecekleri var ve söylemeye devam edecek.
Sen de post seçim travması yaşayanlardan mısın? Ruh halin nasıl?
Dramatik bir değişiklik olmadı benim ruh halimde. Sürpriz de olmadı seçim sonuçları ya da CHP’nin aldığı oy oranı. Bundan daha farklı olacağını düşünmedim zaten. Bütün o tapeler, yasaklamalar, tartışmalara rağmen sokağın sesine iyi kulak kabartınca oy oranlarında çabuk ve dramatik bir değişim için zemin olmadığını görmüştüm. Henüz sokaktan yükselen tepki geniş kitlelere ulaşmamıştı.
Yani "terk edelim buraları" diyenlerden değilsin...
Hayır, oy oranlarında değişiklik olmadı ama seçim süreci örgütlenme ve toplumsal bilinçlenmenin yolunu açtı. "Oy ve Ötesi" şahane bir sonucu seçimin. Gençlerin siyasete katılımı, oyuna sahip çıkanlar... Bunlar ileriye yansıyacak. Unutulmasın, mağduriyet iyi örgütlenmeyi getiriyor. En önemli örnek AKP. Ya da LGBT örgütlenmeleri. Şimdi yeni mağduriyetler var. Daha iyi örgütlenme zamanla olacak.
Zaten herkesin morali CHP’nin aldığı sonuç üzerinden bozuluyor. Dert ya da çözüm CHP mi?
Sihirli değnek beklemiyoruz ki zaten. Uzun vadede sıfırdan ve bugünden farklı şekillenen bir muhalefet ve duyarlılık şekli arayışı var.
Sen Gezi direnişinde başından sonuna oradaydın. Gezi’nin enerjisi oya dönüşmedi diye üzülmedin mi?
Gezi bence Türkiye’nin siyasi tarihinde bir makas değişikliği. Bırak Türkiye’yi, dünyada da geçecek tarihe. Ayrıca iktidarın görmek istediği gibi üç beş kişi de değildik. Günlerce gündemi işgal ettik, az şey mi?
OccupyCHP eylemini izliyor musun?
Tabii, o da Gezi sayesinde. Bu kuşağın bilmediği kapı açıldı. Ayrıca Gezi süreci devam ediyor. Uzun vadede toplumdaki sonuçlarını göreceğiz. İşleyen bir süreç. Gezi kendi müziğini de yaratacak ama hemen değil yavaş yavaş.
Dramatik bir değişiklik olmadı benim ruh halimde. Sürpriz de olmadı seçim sonuçları ya da CHP’nin aldığı oy oranı. Bundan daha farklı olacağını düşünmedim zaten. Bütün o tapeler, yasaklamalar, tartışmalara rağmen sokağın sesine iyi kulak kabartınca oy oranlarında çabuk ve dramatik bir değişim için zemin olmadığını görmüştüm. Henüz sokaktan yükselen tepki geniş kitlelere ulaşmamıştı.
Yani "terk edelim buraları" diyenlerden değilsin...
Hayır, oy oranlarında değişiklik olmadı ama seçim süreci örgütlenme ve toplumsal bilinçlenmenin yolunu açtı. "Oy ve Ötesi" şahane bir sonucu seçimin. Gençlerin siyasete katılımı, oyuna sahip çıkanlar... Bunlar ileriye yansıyacak. Unutulmasın, mağduriyet iyi örgütlenmeyi getiriyor. En önemli örnek AKP. Ya da LGBT örgütlenmeleri. Şimdi yeni mağduriyetler var. Daha iyi örgütlenme zamanla olacak.
Zaten herkesin morali CHP’nin aldığı sonuç üzerinden bozuluyor. Dert ya da çözüm CHP mi?
Sihirli değnek beklemiyoruz ki zaten. Uzun vadede sıfırdan ve bugünden farklı şekillenen bir muhalefet ve duyarlılık şekli arayışı var.
Sen Gezi direnişinde başından sonuna oradaydın. Gezi’nin enerjisi oya dönüşmedi diye üzülmedin mi?
Gezi bence Türkiye’nin siyasi tarihinde bir makas değişikliği. Bırak Türkiye’yi, dünyada da geçecek tarihe. Ayrıca iktidarın görmek istediği gibi üç beş kişi de değildik. Günlerce gündemi işgal ettik, az şey mi?
OccupyCHP eylemini izliyor musun?
Tabii, o da Gezi sayesinde. Bu kuşağın bilmediği kapı açıldı. Ayrıca Gezi süreci devam ediyor. Uzun vadede toplumdaki sonuçlarını göreceğiz. İşleyen bir süreç. Gezi kendi müziğini de yaratacak ama hemen değil yavaş yavaş.
Susmak yok yani…
Bize "Sanatını yap, lafa karışma" diyenler bile artık böyle diyemeyeceklerini biliyorlar. "Sen niye politiksin" diyemezler. Artık apolitik duruş demodedir. Apolitikliğin cool olduğu zamanlar geride kaldı. O dönem bitti. Gezi’yi yaşamış birinin bohem genç hayatı yaşayıp etrafında olup biteni görmemesi olamaz artık.
Anadolu şehirlerinde verdiğin konserlerde ne görüyorsun?
Enerjisi çok yüksek şehirler var; mesela Diyarbakır, Trabzon, Adana... Müthiş bir dinamizm görüyorum. Olan bitene kayıtsız olmayan dinleyiciler görüyorum. Gezi’yi biliyorlar, ne için orada olduğumuzu anlıyorlar ve o seyircinin arasında eminim AKP’ye oy veren de var.
Ne sanat üretilir, ne müzik üretilir, ne konser verilir karamsarlığı da yok sende.
Bak o var. Türkiye’de sürekli sağ siyaset kazanıyor. Bunun sonucu sadece siyasette yozlaşma değil, toplumun her kesimine ve yaşam biçimine yansıdığını düşünüyorum. İnsanların müzik zevki değişti. Sağ siyasetin kalitesiz pop müziği dayattığını düşünüyorum. Yozlaşan bir zevk var, buna dur demeliyiz.
Ne dinliyor insanlar? Türkçe müzik çok popüler...
Üniversite konserlerini eskiden öğrenciler düzenlerdi. Üniversite festivalleri müzik şenliği, rock festivali gibi geçerdi. Şimdi kapitalist sistem kazandı. Artık markalar kimin şarkı söyleyeceğine karar veriyor ve üniversitelerde yapılan konserlere beşinci sınıf popçular çıkıyor para için. Ya göbek attıran ya da jilet attıran konserler üniversitelerde artık. Emek isteyen müziğe talep de tahammül de kalmadı. Kapitalizm bunu dayattı, öğrenciler de ses çıkarmıyor. Festivallerine sahip çıkmaları gerek.
Daha mı farklıydı eskiden?
Tabii, 90’ların başında farklı müzik türlerine daha meraklıydı insanlar. Arayış, çaba ve destek vardı. Şimdi İstanbul’un iki kulübüne sıkıştırıldık. Rock müzik ilgi de gördü, sadakatle sahiplenildi bu ülkede ama siyasetten beklenti ne ise şimdi müzikten, sanattan beklenti de o düzeyde artık.
Bize "Sanatını yap, lafa karışma" diyenler bile artık böyle diyemeyeceklerini biliyorlar. "Sen niye politiksin" diyemezler. Artık apolitik duruş demodedir. Apolitikliğin cool olduğu zamanlar geride kaldı. O dönem bitti. Gezi’yi yaşamış birinin bohem genç hayatı yaşayıp etrafında olup biteni görmemesi olamaz artık.
Anadolu şehirlerinde verdiğin konserlerde ne görüyorsun?
Enerjisi çok yüksek şehirler var; mesela Diyarbakır, Trabzon, Adana... Müthiş bir dinamizm görüyorum. Olan bitene kayıtsız olmayan dinleyiciler görüyorum. Gezi’yi biliyorlar, ne için orada olduğumuzu anlıyorlar ve o seyircinin arasında eminim AKP’ye oy veren de var.
Ne sanat üretilir, ne müzik üretilir, ne konser verilir karamsarlığı da yok sende.
Bak o var. Türkiye’de sürekli sağ siyaset kazanıyor. Bunun sonucu sadece siyasette yozlaşma değil, toplumun her kesimine ve yaşam biçimine yansıdığını düşünüyorum. İnsanların müzik zevki değişti. Sağ siyasetin kalitesiz pop müziği dayattığını düşünüyorum. Yozlaşan bir zevk var, buna dur demeliyiz.
Ne dinliyor insanlar? Türkçe müzik çok popüler...
Üniversite konserlerini eskiden öğrenciler düzenlerdi. Üniversite festivalleri müzik şenliği, rock festivali gibi geçerdi. Şimdi kapitalist sistem kazandı. Artık markalar kimin şarkı söyleyeceğine karar veriyor ve üniversitelerde yapılan konserlere beşinci sınıf popçular çıkıyor para için. Ya göbek attıran ya da jilet attıran konserler üniversitelerde artık. Emek isteyen müziğe talep de tahammül de kalmadı. Kapitalizm bunu dayattı, öğrenciler de ses çıkarmıyor. Festivallerine sahip çıkmaları gerek.
Daha mı farklıydı eskiden?
Tabii, 90’ların başında farklı müzik türlerine daha meraklıydı insanlar. Arayış, çaba ve destek vardı. Şimdi İstanbul’un iki kulübüne sıkıştırıldık. Rock müzik ilgi de gördü, sadakatle sahiplenildi bu ülkede ama siyasetten beklenti ne ise şimdi müzikten, sanattan beklenti de o düzeyde artık.
Nedir o beklenti?
Fotoğraf çektirmek. Sanattan beklenti "ünlüyle fotoğraf çektirdim" seviyesinde. Ne ne tür müzik yaptığını bilir, ne emek harcayarak yazdığın şarkı sözü umrunda, açıp okumamıştır bir kere bile... Konserini bilmez, çaba harcamaz ama ünlüsün ya, fotoğraf çektirir. Keşke bizi o kadar sevmeseniz ama yaptığımız işi çok sevip ona sahip çıksanız.
Ünlü olmanın bedeli değil mi bu?
Fotoğraf diye ölüp bitenlerin suçu değil ki sadece. "Müzisyenim, oyuncuyum, o zaman çok pazarlamacı olmalıyım" anlayışı yüzünden. Ürettiğinden daha fazla, nerede ne yedi, kiminle gezdi, kuliste ne yaptı, bunları pazarlayanlar var. Bunun üzerinden var oluyorlar. O zaman da senin konserin değil, seninle fotoğraf çektirmek daha kıymetli oluyor.
Gezi ruhu, tüm dünyaya yayılan gençlik hareketleri insanları yeniden rock dinlemeye yöneltir mi sence? Popun tahtını sallar mı?
Dünyada rock ve protest müziğin durumu iyi değil. Kapitalist sistem her şeyi yutuyor. En bağımsız müzik mecrası, hepimizin alternatif müziği öğrendiği MTV bile çöp oldu. O yüzden burdan kaçacam diyenler, gittiğiniz yer de farklı değil ki. Dünyayı daha iyi bir yer yapabilmek için mücadele lazım. Türkiye’de kalıp daha iyisi için mücadele lazım. Burası bizim de ülkemiz. Alkol bahanesiyle konserlerimizi, festivallerimizi bitirdiler. Buna karşı mücadele lazım.
YouTube’un kapanmasına ne diyorsun?
Ne diyebilirim ki. Rezalet. Bizim için çok önemli, dinleyicimize aracısız, doğrudan ulaşabildiğimiz alandı.
Önümüzde 1 Mayıs, sonra 31 Mayıs var. Ne olacak?
Bırakın bayramlarımızı kutlayalım. Karışmayın. Polisi çekin, dokunmayın. Daha fazla insan, genç, çocuk ölmesin. İşçilere borcu var bu ülkenin. Bari bayramlarına dokunmayın. Bayramlar iyidir, birleştirir, bırakın kutlansın.
Seni en heyecanlandıran proje nedir şu sıralar?
İlik bankası kurulması için uğraşmak istiyorum. Sosyal medyada en fazla mesaj kan bağışı için atılıyor. İnsanlar çaresiz. Çocuklar ölüyor. Kan bağışının, ilik bankası projesinin yaygın hale gelmesi için sosyal sorumluluk projesi yaratmak istiyorum.
Fotoğraf çektirmek. Sanattan beklenti "ünlüyle fotoğraf çektirdim" seviyesinde. Ne ne tür müzik yaptığını bilir, ne emek harcayarak yazdığın şarkı sözü umrunda, açıp okumamıştır bir kere bile... Konserini bilmez, çaba harcamaz ama ünlüsün ya, fotoğraf çektirir. Keşke bizi o kadar sevmeseniz ama yaptığımız işi çok sevip ona sahip çıksanız.
Ünlü olmanın bedeli değil mi bu?
Fotoğraf diye ölüp bitenlerin suçu değil ki sadece. "Müzisyenim, oyuncuyum, o zaman çok pazarlamacı olmalıyım" anlayışı yüzünden. Ürettiğinden daha fazla, nerede ne yedi, kiminle gezdi, kuliste ne yaptı, bunları pazarlayanlar var. Bunun üzerinden var oluyorlar. O zaman da senin konserin değil, seninle fotoğraf çektirmek daha kıymetli oluyor.
Gezi ruhu, tüm dünyaya yayılan gençlik hareketleri insanları yeniden rock dinlemeye yöneltir mi sence? Popun tahtını sallar mı?
Dünyada rock ve protest müziğin durumu iyi değil. Kapitalist sistem her şeyi yutuyor. En bağımsız müzik mecrası, hepimizin alternatif müziği öğrendiği MTV bile çöp oldu. O yüzden burdan kaçacam diyenler, gittiğiniz yer de farklı değil ki. Dünyayı daha iyi bir yer yapabilmek için mücadele lazım. Türkiye’de kalıp daha iyisi için mücadele lazım. Burası bizim de ülkemiz. Alkol bahanesiyle konserlerimizi, festivallerimizi bitirdiler. Buna karşı mücadele lazım.
YouTube’un kapanmasına ne diyorsun?
Ne diyebilirim ki. Rezalet. Bizim için çok önemli, dinleyicimize aracısız, doğrudan ulaşabildiğimiz alandı.
Önümüzde 1 Mayıs, sonra 31 Mayıs var. Ne olacak?
Bırakın bayramlarımızı kutlayalım. Karışmayın. Polisi çekin, dokunmayın. Daha fazla insan, genç, çocuk ölmesin. İşçilere borcu var bu ülkenin. Bari bayramlarına dokunmayın. Bayramlar iyidir, birleştirir, bırakın kutlansın.
Seni en heyecanlandıran proje nedir şu sıralar?
İlik bankası kurulması için uğraşmak istiyorum. Sosyal medyada en fazla mesaj kan bağışı için atılıyor. İnsanlar çaresiz. Çocuklar ölüyor. Kan bağışının, ilik bankası projesinin yaygın hale gelmesi için sosyal sorumluluk projesi yaratmak istiyorum.
Bu röportaj ilk olarak 20.04.2014 tarihinde radikal.com.tr sitesinde yayınlanmıştır.