Bu sene Eurovision’a katılmadığımız ikinci seneydi. Kendi adıma çok önemli olmasa da böylesine bir organizasyona katılmamak beni üzüyor. Katılmama sebeplerimiz açık olsa da ben yine de katılma taraftarıyım. Neticede sonuç hüsran bile olsa gayet eğlenceli bir yarışma olduğu açık. Artık eskisi kadar popüler olmayan Eurovision’un sadece eşcinseller tarafından takip edildiği söylenir durur. Bunda haklılık payı yok değil elbette. Sonuçta popüler müzik genel anlamda gey bir şey değil midir?
Politikanın da işin içine karıştığı oylama sistemine karşı çıkan Türkiye’nin, son birkaç yılda berbat şarkılar ve performanslardan dolayı başarısız olduğu gerçeği nedense hiç akıllara gelmiyor. Azerbaycan’dan her sene 12 puanı kapan Türkiye her ne hikmetse Belarus Rusya’dan 12 puan alınca hazmedemiyor. Her neyse, homofobik örümcek beyinlilerle bezeli bir ülkeyi korumuyorum nihayetinde.
Politikanın da işin içine karıştığı oylama sistemine karşı çıkan Türkiye’nin, son birkaç yılda berbat şarkılar ve performanslardan dolayı başarısız olduğu gerçeği nedense hiç akıllara gelmiyor. Azerbaycan’dan her sene 12 puanı kapan Türkiye her ne hikmetse Belarus Rusya’dan 12 puan alınca hazmedemiyor. Her neyse, homofobik örümcek beyinlilerle bezeli bir ülkeyi korumuyorum nihayetinde.
Bu seneki Eurovision’u queer şarkıcı Conchita kazandı ve bu da LGBTI akvitizmi açısından önemli bir adım diye düşünüyorum. Conchita erkekliğin en önemli sembollerinden biri olan sakala sahip, geçmişten beri kadınların giymesi gerektiği düşünülen kıyafetleri giyiyor ve kadın-erkek sıfatlarının farklı olduğu dillerde kadın için kullanılan sıfatları kullanıyor. Yani kadınlığın ve erkekliğin üzerine bomba etkisi yaratacak bir darbe indiriyor. Tabii bu da yıllardır uğruna savaş verdiğimiz birçok olgu için önemli bir durum, zira Conchita kazandığından beri her ülkede bu konuşuluyor.
Sakalın eşcinsel erkekler arasında gitgide popülerleştiği şu dönemde Conchita’nın gündeme gelmesinden sonra erkeksi olmayı bir marifet sanan eşcinsel erkeklerin sakala karşı nasıl bir duruş sergileyeceklerini cidden merak ediyorum. Zira, eşcinsel erkekler kendi aralarında ayrımcılık yapmayı pek severler malumunuz. “No fem, no fem, no fem” nidalarıyla dolu sosyal hesaplara sahip eşcinsel erkekler olduğu sürece biz insanlara kadınlığı, erkekliği ve bunların doğasında var olan eşcinselliği ya da heteroseksüelliği nasıl anlatacağız bilemiyorum.
Sakalın eşcinsel erkekler arasında gitgide popülerleştiği şu dönemde Conchita’nın gündeme gelmesinden sonra erkeksi olmayı bir marifet sanan eşcinsel erkeklerin sakala karşı nasıl bir duruş sergileyeceklerini cidden merak ediyorum. Zira, eşcinsel erkekler kendi aralarında ayrımcılık yapmayı pek severler malumunuz. “No fem, no fem, no fem” nidalarıyla dolu sosyal hesaplara sahip eşcinsel erkekler olduğu sürece biz insanlara kadınlığı, erkekliği ve bunların doğasında var olan eşcinselliği ya da heteroseksüelliği nasıl anlatacağız bilemiyorum.
Conchita’nın kazanmasının ardından Türkiye’de birçok haber ajansı homofobik, transfobik ve queerfobik açıklamalarda bulundular. Bazıları bundan sonra asla katılma şansımız olmadığını düşünüyorlar ve bu konuda çok da haksız sayılmazlar. Yarışmadan önce de zaten Ermenistan ve Rusya tarafından acımasızca eleştirilen Conchita’nın kazanması birçok sebepten dolayı çok önemliydi ve Batı Avrupa’nın hiç kuşkusuz büyük desteğini alan Conchita son 3 ülke sonuçlarını açıklamadan zaten birinci ilan edildi. Kalın sakallarının ardına sakladığı narin ve kırılgan kadını her yüksek puan alışında elini zarifçe sallayışıyla bizlere gösteren Conchita’nın zafer konuşması da pek bir gaz verici, bir nebze de olsa umut vericiydi. Sonuçta hiçbir LGBTI birey durdurulamaz!
Bu seneki Eurovision tam bir mezarlık yeri gibiydi. Bütün ülkeler anlaşmış gibi yavaş şarkı söyleyen bir kadını tek başına sahneye çıkardı. Bu da Yunanistan’ın performansının kanımca öne çıkmasının sebeplerinden biriydi ama ben Yunanistan’ın hakkının yendiğini düşünüyorum. O ölü Eurovision sahnesini bile canlandıran en enerjik ve en neşeli performans ve şarkı hiç şüphesiz ki Yunanistan’ındı. İkisi 91’li, biri 94’lü üç tane çıtır çıtır, çok yakışıklı Yunan’ın sergilediği performans bence görülmeye değerdi. Yunanistan’dan sonraki favorim de İsviçre. Adı Sebalter. Pek bir şeker, pek bir böyle taş gibi, pek bir böyle ne desem, öyle hani yakışıklı yani. Yerim!
Bu seneki Eurovision tam bir mezarlık yeri gibiydi. Bütün ülkeler anlaşmış gibi yavaş şarkı söyleyen bir kadını tek başına sahneye çıkardı. Bu da Yunanistan’ın performansının kanımca öne çıkmasının sebeplerinden biriydi ama ben Yunanistan’ın hakkının yendiğini düşünüyorum. O ölü Eurovision sahnesini bile canlandıran en enerjik ve en neşeli performans ve şarkı hiç şüphesiz ki Yunanistan’ındı. İkisi 91’li, biri 94’lü üç tane çıtır çıtır, çok yakışıklı Yunan’ın sergilediği performans bence görülmeye değerdi. Yunanistan’dan sonraki favorim de İsviçre. Adı Sebalter. Pek bir şeker, pek bir böyle taş gibi, pek bir böyle ne desem, öyle hani yakışıklı yani. Yerim!