Yaptığı şarkıları ve yorumuyla, kısa sürede pop müziğin zirvesine tırmanan Sıla, siyah-beyaz bir albüm olan Vaveyla’nın iki yıl ardından Yeni Ay’la geldi. Bu albümde hem görsel hem de müzikal olarak rengarenk bir Sıla var. Hüzünlü, eğlenceli ve espirili... Albümün ilk klibini Vaziyetler’e çeken genç sanatçı, klipte şiddeti empoze ettiği eleştirilerine yanıt veriyor: “İronik ve mizahi bir anlatımın peşinden gittik. Tabii ki şiddet yanlısı değilim!”
Sıla ve son albümü "Yeni Ay" hakkında özel bir yazı:
SON 10 YILIN YETİŞTİRDİĞİ EN İYİ KADIN ŞARKICI
Sıla ve son albümü "Yeni Ay" hakkında özel bir yazı:
SON 10 YILIN YETİŞTİRDİĞİ EN İYİ KADIN ŞARKICI
*Vaveyla’nın iki yıl sonrasında, “Yeni Ay” albümüyle gelen bir Sıla var. Vaveyla’nın ‘siyah-beyaz’ kadınından çıkıp, Yeni Ay’ın rengârenk kadınına geçiş! Son iki yılda, neler değişti?
Yeni Ay albümü, benim için ‘umuda yolculuk’ anlamı taşıyor. Başlangıçlar, yenilikler, iyi olana dair niyetler. Bir sürü inanışta da mevcuttur bilirsiniz. Ben kendi adıma iyi bir dönem geçiriyorum. Dinleyicilerim için de temennim bu. ‘Yeni Ay’ umarım, hepimize ışık saçan bir albüm olur.
*Albümün ilk şarkısı, bir Yabancı’yla dertleşme. Bu yüzleşmeyi, bir yabancı üzerinden yapabilir misiniz sahiden?
Neden olmasın? İnsanın kendi üzerinden yaptığı yüzleşmeden daha kolay değil midir, bir yabancı üzerinden yaptığı? (Gülüyor)
*Belki de… “Dar kafes, hayat” deyip, aynı hayata sıkı sıkı sarılmayı salık veren bir kadın var. Bu, hayatın ‘çıkmaz sokak’ olması anlamına mı geliyor?
Hayatın her zaman ‘çıkmaz sokak’ olduğunu düşünmüyorum ben. Yaşadıklarınıza ve zamana bağlı değişiyor. Bazen çıkmaz sokak; ama bazen de denize açılan bir sokak. Hiç belli olmuyor ki ne zaman göz kırpacağı ne zaman saçımızı yolacağı!
Yeni Ay albümü, benim için ‘umuda yolculuk’ anlamı taşıyor. Başlangıçlar, yenilikler, iyi olana dair niyetler. Bir sürü inanışta da mevcuttur bilirsiniz. Ben kendi adıma iyi bir dönem geçiriyorum. Dinleyicilerim için de temennim bu. ‘Yeni Ay’ umarım, hepimize ışık saçan bir albüm olur.
*Albümün ilk şarkısı, bir Yabancı’yla dertleşme. Bu yüzleşmeyi, bir yabancı üzerinden yapabilir misiniz sahiden?
Neden olmasın? İnsanın kendi üzerinden yaptığı yüzleşmeden daha kolay değil midir, bir yabancı üzerinden yaptığı? (Gülüyor)
*Belki de… “Dar kafes, hayat” deyip, aynı hayata sıkı sıkı sarılmayı salık veren bir kadın var. Bu, hayatın ‘çıkmaz sokak’ olması anlamına mı geliyor?
Hayatın her zaman ‘çıkmaz sokak’ olduğunu düşünmüyorum ben. Yaşadıklarınıza ve zamana bağlı değişiyor. Bazen çıkmaz sokak; ama bazen de denize açılan bir sokak. Hiç belli olmuyor ki ne zaman göz kırpacağı ne zaman saçımızı yolacağı!
*Yabancı’daki ana duygudan yola çıkarsak, müzikal yolculuğunuzdaki en büyük pişmanlıklarınız neler?
Profesyonel anlamda, müzikal yolculuğumda bir pişmanlığım yok. Benim pişmanlıklarım, bana müzik olarak geri dönenler, şarkı olarak somutlaşanlar. Yani hayata dair, bana dair.
*Albümün ilk klipi, Vaziyetler’e çekildi. Burada sevdiği adamdan öfkesini çıkarmak için çıldırmış kıskanç bir kadını oynuyorsunuz. Kıskançlık nöbetlerine meyyal misiniz? Bir de klipte ‘şiddet’ kullandığınıza dair, sosyal medyada eleştiriler çıktı.
Hayır, değilim. Klip üzerinden konuşursak, hastalıklı bir ilişki var orada. Çıt kırıldım bir adam, adamın şımarıklığına deliren bir kadın. Mizahi tarafından ele aldık biz tabii. Yoksa olacak iş mi? Şiddeti empoze ettiğimize dair eleştirilere gelirsek… Ben, Vaziyetler’in klipine bu kadar ciddi bakmıyorum. Zira ironik ve mizahi bir anlatımın peşinden gittik biz. Tabii ki şiddet yanlısı değilim! Bir de kliplerde, filmlerde, dizilerde gördüklerimiz gerçek değil. Bu, bir kurgu. Onu da atlamamak lazım.
HÜZÜNLÜDEN ÇOK, NEŞELİ BİRİSİYİM
*Şarkı söylerken de, gündelik hayat içinde de sizin ve ekibinizin çok rahat bir tavrı var. Kliplere de yansıyor bu. Hal böyleyken, ‘hüzünlü şarkıların kadını’ olarak anılmayı haksızlık olarak görür müsünüz?
Şarkılarımdan farklı anlamlar çıkarılsa da, hüzünlüden çok, neşeli biriyimdir aslında. Elbette melankolik bir yanım var. Ama ‘hüzünlü şarkıların kadını’ gibi görülmeyi, kendime karşı yapılmış bir haksızlık olarak da algılamıyorum. Tanışmak, el sıkıp merhabalaşmak değildir nihayetinde. Zaman birbirimizi daha da iyi anlamamız için en iyi fırsat. Tıpkı hayat gibi olmalı değil mi şarkılar? Kimi zaman, yaşadığınız karmaşıklık ve o karmaşıklığa dair bütün duyguların iç içe geçmesi… Yoksa bu şarkılar dinleyiciye geçebilir mi?
*“Doldur”, albümün en ‘şenlikli’ şarkısı. Her albümde en az böyle bir şarkınız var. Duygusal geçişleriniz uzun sürer mi?
Ben, adaptasyonu çabuk biriyimdir. Beş dakikaya bakar, modumun değişmesi. Doldur’a gelince, bizim de çok eğlendiğimiz bir şarkı. Can Baydar'ın şarkısı. Ben de bir iki laf yazdım üstüne. Karışmasam olmazdı (Gülüyor).
*“Kalbime değdim nihayet” diyorsunuz. Değdiğinizde, kalbiniz elinizi yakar mı?
Ben bunun aksini düşünüyorum, aslında. Değdiğimde değil de, değmediğimde yakar kalbim.
*Şarkı söylerken de, gündelik hayat içinde de sizin ve ekibinizin çok rahat bir tavrı var. Kliplere de yansıyor bu. Hal böyleyken, ‘hüzünlü şarkıların kadını’ olarak anılmayı haksızlık olarak görür müsünüz?
Şarkılarımdan farklı anlamlar çıkarılsa da, hüzünlüden çok, neşeli biriyimdir aslında. Elbette melankolik bir yanım var. Ama ‘hüzünlü şarkıların kadını’ gibi görülmeyi, kendime karşı yapılmış bir haksızlık olarak da algılamıyorum. Tanışmak, el sıkıp merhabalaşmak değildir nihayetinde. Zaman birbirimizi daha da iyi anlamamız için en iyi fırsat. Tıpkı hayat gibi olmalı değil mi şarkılar? Kimi zaman, yaşadığınız karmaşıklık ve o karmaşıklığa dair bütün duyguların iç içe geçmesi… Yoksa bu şarkılar dinleyiciye geçebilir mi?
*“Doldur”, albümün en ‘şenlikli’ şarkısı. Her albümde en az böyle bir şarkınız var. Duygusal geçişleriniz uzun sürer mi?
Ben, adaptasyonu çabuk biriyimdir. Beş dakikaya bakar, modumun değişmesi. Doldur’a gelince, bizim de çok eğlendiğimiz bir şarkı. Can Baydar'ın şarkısı. Ben de bir iki laf yazdım üstüne. Karışmasam olmazdı (Gülüyor).
*“Kalbime değdim nihayet” diyorsunuz. Değdiğinizde, kalbiniz elinizi yakar mı?
Ben bunun aksini düşünüyorum, aslında. Değdiğimde değil de, değmediğimde yakar kalbim.
*Türkiye’deki sosyal gerçekliğe dokunan da bir Sıla var. Bundan 3-4 yıl önce Hrant Dink’i anma töreninde Kayahan’ın Hep Karanlık’ını okumuştunuz. Apolitik biri olmadığınız fikri, doğru sayılabilir mi?
Özgürlüğün ve bağımsızlığın peşinde olan bir sanatçıyım. Elbette apolitik değilim.
*Politik tarafı güçlü olan Sıla, Gezi olaylarını nasıl okudu?
Gezi, bambaşka bir deneyimdi. Gezi’de, kim olduğumuzu ve kim olmadığımızı gördük! Özgürlük için nasıl savaşacağımızı gördük. Yakınlaştık, tokalaştık. Müthiş bir şahitlikti.
*Magazinel bir figür olarak konumlandırılmanın, kendinize karşı büyük bir haksızlık olduğunu düşünür müsünüz?
Açıkçası evet. Bir magazin figürü olarak konumlandırılmaktan hoşlanmıyorum.
*Albüme genel bir bakışla bakacak olursa, Sıla’nın müzikal çizgisinin sürprizlere gebe olduğunu düşündürüyor…
Ben kendimi tekrar eden biri değilim. Böyle biri olmak da asla istemem. Bayılırım değişikliğe ve yeniliğe! Her zaman da değişimin ve yeniliğin peşinde koşacağımdan hiç kuşkunuz olmasın.
BOCELLİ İLE SAHNEYE ÇIKMAM FİKRİ, MUSTAFA OĞUZ’UNDU
*Geçtiğimiz hafta, dünyanın en iyi üç tenoru arasında sayılan Andrea Bocelli ile sahneye çıktınız ve La Vie En Rose‘u seslendirerek büyük bir sürpriz yaptınız. Bu birliktelik nasıl ortaya çıktı?
Andre Bocelli konseri, Most Prodüksiyon’un organizasyonuydu. Most’un sahibi Mustafa Oğuz aradı beni. Andrea Bocelli konseri yapacaklarını, Bocelli'nin konser için gittiği her yerde mutlaka o ülkenin şarkıcısıyla düet yapma isteğinin olduğunu ve beni önermek istediklerini söyledi. Kabul ettim. Bunun üzerine referans CD'ler yolladık kendisine, sesimi ve şarkıcılığımı duyması için. Kendisi dinlemiş ve beğenmiş. Bunun üzerine bir araya gelip, sahne aldık.
Bu röportaj ilk olarak 02.03.2014 tarihinde bugun.com.tr sitesinde yayınlanmıştır.