Çok sevilen, oldukça dikkat çeken ve sıklıkla kullanılan bir renktir kırmızı. Yapılan deneylerden de insan psikolojisi üzerinde canlandırıcı, heyecan verici ve kışkırtıcı etkileri olduğu bilinir. Kırmızı rengin yoğun olduğu ortamlarda insan vücudundaki enerjinin %10’u harekete geçiyormuş mesela. Etkilenmemek mümkün mü?
Kırmızı… Aşk ve tutkunun, öfke ve tepkinin, risk ve tehlikenin rengi.
Çok sevilen, oldukça dikkat çeken ve sıklıkla kullanılan bir renktir kırmızı. Yapılan deneylerden de insan psikolojisi üzerinde canlandırıcı, heyecan verici ve kışkırtıcı etkileri olduğu bilinir. Kırmızı rengin yoğun olduğu ortamlarda insan vücudundaki enerjinin %10’u harekete geçiyormuş mesela. Etkilenmemek mümkün mü?
0 Yorumlar
İlkbahar… Kışın soğuğundan hemen sonra, yazın sıcağındansa hemen önce rahat bir nefes aldığımız, yüzünü cömertçe gösteren güneşin tadını fazlasıyla çıkardığımız pek sevilesi mevsim. Hatta belki de 4’ü içinde en sevileni, "bahar"lı mevsimler içinde başına “ilk” sözcüğünü koymasak da “ilk” akla geleni.
Geçtiğimiz aylarda yine bu köşede önce “Giden Sevgiliye Göndermeli Şarkılar - 1” ve daha sonrasında da “Giden Sevgiliye Göndermeli Şarkılar - 2” listelerini yayınlamıştım. Malum, özellikle son yıllarda “giderli/göndermeli” şarkılar pek bir revaçta. Gidenin ardından yıkılmadığımızı, hala sapasağlam ayakta durduğumuzu göstermek için gururla “yürü anca gidersin”, “yüzünü bile görmek istemiyorum; yoluma çıkmasan iyi edersin” diyebilme fikrini seviyoruz sanırım.
Popüler müzik arenası, aktörleri sıklıkla değişen, içerisinde sürekli var olabilmenin son derece zor olduğu bir alan. 90’lardaki pop patlamasında piyasaya çıkıp şöhret olan bir sürü yeni şarkıcının, 2000’lerde adının neredeyse hiç hatırlanmadığına dair sohbetlere siz de katılmış, en azından kulak misafiri olmuşsunuzdur. 90’lardan bugünlere gelebilmiş, yeni yeni şarkılarını halen geniş kitlelere dinletebilen şarkıcı sayısı, o dönem tanıştığımız yeni isimlerin toplam sayısına oranla çok çok düşük. O yıllardan bugüne müzikal kariyerini ilmek ilmek işleyip değişen trendlere göre kendini ve müziğini de yenileyen isimler bugün hala varlar.
1992 tarihli ilk albümü “Yine Sensiz”in üzerinden 24 yıl geçti ve bugün o, uzun yıllardır yapmak istediği bir şeyi henüz gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyor. Kariyerinin en başlarından itibaren Türkiye’de pop müziğin tartışmasız tek kralı konumundaki Tarkan, yeni albümü “Ahde Vefa” ile bu kez Türk Sanat Müziği şarkılarına sesiyle hayat veriyor. Türk Sanat Müziğinin, kendisindeki yerinin çok özel ve ayrıcalıklı olduğunu her fırsatta dile getiren Tarkan, bu şekilde bu müzik tarzına olan gönül borcunu da ödemiş oluyor.
Kahve dünyada en çok tüketilen sıcak içecek. Ülkemizde ise tüketim oranı olarak çayın ardından ikinci sırada geliyor. Türkiye’de kahve tüketimi deyince de son yıllarda her ne kadar latte, cappuccino gibi daha çok Batı ülkelerinde popüler olan kahvelere talep belli bir artış gösterse de Türk Kahvesi halen zirvedeki yerini koruyor.
Mart ayı kedilerin ayı. Neden mi? Pek sevdiğimiz, yürüyüşlerine, bakışlarına hayran olduğumuz dört ayaklı arkadaşlarımızın yaşadığı cinsel coşku en çok bu ay kendini gösteriyor da ondan. Elbette kediler bu coşkuyu yaygın şekilde sanılanın aksine yalnızca mart ayında yaşamıyor ama çiftleşme dönemleri daha çok mart ayında başladığı için bu azgınlık evresi halk arasında mart ayıyla bağdaştırılıyor. Zihnimize ve dolayısıyla dilimize sağlam bir şekilde yerleşen bu durumun bir sonucu olarak bizlere de çevremizdeki azgın davranışlar sergileyen insanlara “Mart kedisi gibi dolanıp duruyorsun” ifadesini zevkle kullanmak düşüyor.
İzmir… Yalnızca Egenin değil, tüm Türkiye’nin incisi İzmir. Yalnızca orada doğup büyüyenler için değil, yolu bir şekilde en azından bir kez İzmir’den geçmiş çoğu insan için bu böyledir. Havası, suyu, yaşam kültürü bir başkadır İzmir’in. İnsanları bir başkadır. Evet, insanları… Malum, bir şehri şehir yapan orada yaşayan insanlardır. En güzel, en iyi alt ve üst yapıya sahip bir şehirde en kötü, en alt ve üst yapısız insanlar yaşıyorsa o şehir ne kadar yaşanası olur? Gelişmişlikten anladığımız nedir? Gecekondusuz bir şehir gelişmişlik demekse ne mutlu gecekondusuz şehirlerde yaşayanlara… Yok eğer gelişmişlik aynı havayı paylaştığı ama kendinden çok farklı olan insana saygıyla ve sevgiyle yaklaşmayı becerebilen insanlarsa o zaman ne mutlu İzmir’de yaşayanlara...
Biten bir ilişkinin, kalbinizden kalkıp giden bir sevgilinin ardından karalara bürünüp ağlayanlardan mısınız? Hadi canım, değer mi? Nihayetinde ağlamalar, sızlamalar bir yere kadar… Varlığına alıştığımız sevgilinin yokluğu kalp ağrıtır tamam ama bizde de ağrı kesici niyetine şarkılar var!
“Diskoda dans” deyince farklı ülke ve şehirlerdeki insanların akıllarına farklı sahneler, o sahneleri yaratan farklı müzikler gelebilir, ancak tüm dünyada Batıdan gelen ortak bir “disko dans müziği” anlayışının yıllar içinde zihinlerimize yerleşmiş olduğu da bir gerçek. 70’lerin sonu, 80’lerin başından itibaren Amerika ve Avrupa orijinli DJ/prodüktörlerin başını çektiği bir hareketle tüm dünyaya yayılmaya başlayan bu müzik türü bugün hemen her ülkenin kendi popüler müziğinde az ya da çok etkisini göstermektedir.
İmparator 2. Claudius, Roma'yı kendi katı kuralları ile yöneten zorba bir hükümdardı. Onun için en büyük problem ordusunda savaşacak asker bulamamaktı. Ona göre bu durumun tek sebebi ise Romalı erkeklerin sevgililerini veya ailelerini bırakmak istememeleriydi. İşte bu yüzden Roma'daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı. Aziz Valentine de Claudius'un hükümdarlığı zamanında Roma'da yaşayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan Aziz Marius ile birlikte Claudius'un yasağına rağmen çiftleri gizlice evlendirmeye devam etti. Ancak imparator bu durumu bir süre sonra öğrendi. Aziz Valentine insanları evlendirmeye devam ettiği için tutuklandı ve sopa ile dövülerek öldürüldü. Milattan sonra 270 yılının 14 Şubat'ı Hıristiyan şehitliğine gömüldü.
Bu hafta "İyi ki doğdun", "Doğum günün kutlu olsun" temalı şarkılardan bir liste yapmak istedim. Böyle bir liste yapma fikri başarılı rock gruplarından Pera'nın geçtiğimiz günlerde yayınladığı yepyeni albümü "En Güzel Mevsimim"de yer alan ve albümün de çıkış parçası olan "Sevgilim İyi ki Doğdun" şarkısını dinlediğimde aklıma geldi.
Soner Arıca 1992 tarihli ilk albümü “Bir Umut”tan bu yana kesintisiz severek dinlediğimiz ender isimlerden. Dile kolay, 24 yıl… Böylesi çetin bir piyasada uzun yıllar skandaldan, kavgadan, dövüşten uzak, sadece şarkılarla var olabilmek kolay iş değil. Bu bakımdan öncelikle tebrik ediyorum kendisini.
Soner Arıca bu 24 yıllık müzikal kariyerinde hep aynı tarzda, aynı tonda şarkılar sunmadı bize. Dönem dönem yaptığı imaj değişiklikleri kadar müziğinde de çeşitliliğe önem verdi ve bizler onun ortaya koyduğu işlerde farklı sözler, farklı sesler duyduk hep. Bu anlamda her yeni şarkısıyla kulaklarımızı ve duygu dünyamızı beslemeye devam ettiği için de teşekkür ediyorum kendisine.
Ankara… Türkiye’nin başkenti ve İstanbul’dan sonraki en büyük şehri. En büyükler her daim birbiriyle kıyaslanır. Ankara ile İstanbul arasındaki kıyaslamalara da birçoğumuz aşinayızdır. Ankaracılar bir tarafta, İstanbulcular bir tarafta… Ama bir fark vardır ki Ankaracılar genellikle Ankaralılar ile sınırlıyken İstanbulcular Türkiye’nin ve hatta dünyanın dört bir yanındandır. İstanbul dil, din, ırk, memleket tanımadan gönül çelmeyi bilmiş bir çapkındır ne de olsa.
Pop Müzik batıdan dünyaya yayılmış olsa da her ülkenin, her milletin pop müziği kendinden kattığı öğelerle bambaşka hallere bürünmüştür. Türk Pop Müziği de genel olarak gerek şarkı sözlerinin içeriği, gerek beste tekniği, gerekse de düzenlemelerde kullanılan enstrümanlar bakımından Batı Popundan farklılık gösterir. Türk Sanat Müziği, arabesk - fantezi gibi bu topraklara özgü diğer müzik türlerinden öğeler taşıyan, bir bakıma onların karması olan Türk Pop Müziği “doğu - batı sentezi” tabirinin kültürdeki yansımalarına çok iyi bir örnektir.
Heyecanla beklediğimiz yeni yıl çoktan geldi ve hatta 2016’nın ilk haftasını da bitirmek üzereyiz. İstanbul ve Türkiye’nin diğer birçok ilinde yeni yıla kar yağışıyla girdik. Kar kimileri için soğuk ve zorluk anlamına gelse de, kimileri için de huzur ve romantizmi temsil ediyor. Şahsen ben kar konusunda hep ikilemde kalmışımdır. Sıcacık ev ortamında, pencere kenarında oturup yağan karı izlemek insana hoş hissettirmiyor değil. Ancak dışarıda üşüyen evsiz insan ve hayvanların var olduğunu, kar yağışıyla özellikle büyük şehirlerde çileye dönüşen trafiği düşündüğümde geriye pek huzur ve romantizm kalmıyor doğrusu.
Yeni bir yıla daha “merhaba” demek üzereyiz. Yeni yılın gelişi kimilerine göre fazlaca abartılan, sıradan bir durum. Ancak bazen insan yeni başlangıçlar için bahanelere ihtiyaç duyuyor. Bu pencereden baktığımızda bence yeni bir yıl yeni başlangıçlar için şahane bir bahane. Yeni yıl bizi yorup yıpratan “eski”lerden kurtulup kalbimize taze kan olacak “yeni”lere yelken açmamız için güzel bir fırsat. Bu hafta bu fırsatı değerlendirmek isteyenlere, seçtiğim şarkılar aracılığıyla bir motivasyon kaynağı da ben sunayım istedim. İşte “yeni”yi öven, onu çağıran 5 seçilmiş şarkı:
Emre Toprak’ın PopKedi.Com’da geçen hafta yayınlanan "Emel Müftüoğlu Müziğe Geri Dönsün" başlıklı yazısını okuduğumda Emel’in sesini ve şarkılarını ne kadar özlemiş olduğumu fark ettim. Emel’den yepyeni şarkılarla dolu yeni bir albüm beklentisini Emre Toprak, sözünü ettiğim yazısında çok güzel bir şekilde dile getirmiş. Ben de sonuna kadar destekliyorum bu talebi.
Çikolatanın mutluluk verdiği bir şehir efsanesi değil. Çikolatanın ana maddesi kakaoda bulunan biyoaktif besin bileşenleri ve magnezyum vücutta serotonin adı verilen mutluluk hormonunun salgılanmasını arttırıyor; bu bilimsel bir gerçek. Yani aşık olduğumuzda beyni uyaran mutluluk hormonunu çikolata da uyarıyor. Bu yüzden “çikolata aşk gibidir” de diyebiliriz. Çikolata da tıpkı aşk gibi bir süre bize tat verir, sonra doyarız ve bir zaman sonra yeniden aynı tadı arar dururuz.
Yunan Müziği makamsal yapısıyla Batı Müziğinden ayrılır, Doğu Müziğine daha yakındır. Belki de bu yüzden dinlediğimiz Yunanca şarkılar birçoğumuzun zihninde ve kalbinde “yabancı müzik” kategorisine girmez. Sanki bizdendir, içimizdendir. Sankisi yok, bir bakıma öyledir. Ne de olsa Yunan, Türk, Arap müzikleri hep aynı kaynaktan beslenmiştir.
Şahsen benim Yunan Müziğiyle ilk yakınlaşmam üniversite yıllarımda oldu. Popüler Yunan Müziğinin başarılı isimlerinden Despina Vandi, Nikos Vertis, Anna Vissi gibi isimleri dinledikçe Yunanca öğrenme isteğim kamçılanıyordu. Çünkü tek kelime anlamadan dinlediğim Yunanca şarkılar tuhaf bir şekilde yoğun duygu yüklü geliyordu bana ve şarkı sözlerine anlamlarını anlayarak bağıra çağıra eşlik etmek istiyordum. Nitekim devamında iki dönem boyunca Yunanca dersleri aldım. Şu an halen daha akıcı bir şekilde konuşup her söyleneni anlayabilecek seviyeye gelebilmiş değilsem de sevdiğim Yunanca şarkılara eşlik edebiliyorum artık. Tabii ki şarkı sözlerine bakarak... |
EDİTÖR
ARŞİV
Nisan 2016
Kategorİler
Tümü
|