Her ne kadar müziğin evrenselliğine inansam da dinlediği şarkılarda sözleri en az müzik ve aranje kadar önemseyen, hatta bazen şarkı sözlerini bir tık daha ön plana alan dinleyicilerdenim. Başlıktan anlayacağınız üzere günümüzün Türkçe sözlü popüler müziğinde şarkı sözlerindeki dini öğeleri ele almak istedim bu yazımda. Böyle bir konuyu aklıma getiren de müzik eleştirmeni Naim Dilmener'in Hürriyet Cumartesi'deki haftalık köşesi "Not Defteri"nde 30 Ekim Cumartesi günü yayınlanan yazısı ve yazıda konu edilen şarkıyla bağlantılı kişilerin verdiği tepkilerdi. En iyisi, bilmeyenler için konuyu baştan anlatayım.
Naim Dilmener yazısında Gülben Ergen’in son albümü “Kalbimi Koydum”u eleştirerek genel olarak bu çalışmayı “vasatın vasatı” bulduğunu dile getirmiş. Albümde yer alan Kusura Bakma şarkısını da sözleri itibarı ile eleştirerek tiye almış: “Sen misin hâşâ beni yaratan, bu kalbi üst üste kanatan; yukarda Allah var şüphesiz, görüyor her şeyi eksiksiz...” Yukardakinin işi gücü yoktu da sizin gönül oyunlarınızla uğraşacaktı. NEUZUBİLLAH.
Naim Dilmener yazısında Gülben Ergen’in son albümü “Kalbimi Koydum”u eleştirerek genel olarak bu çalışmayı “vasatın vasatı” bulduğunu dile getirmiş. Albümde yer alan Kusura Bakma şarkısını da sözleri itibarı ile eleştirerek tiye almış: “Sen misin hâşâ beni yaratan, bu kalbi üst üste kanatan; yukarda Allah var şüphesiz, görüyor her şeyi eksiksiz...” Yukardakinin işi gücü yoktu da sizin gönül oyunlarınızla uğraşacaktı. NEUZUBİLLAH.
Bu eleştiriye, şarkının söz yazarı ve bestecisi Mert Ekren, Naim Dilmener’in yazısının ekran görüntüsünü alıp sitem dolu bir not eşliğinde Instagram'da paylaşarak tepkisini gösterdi:
Gülben Ergen’in bağlı olduğu müzik şirketi DMC’nin genel müdürü Samsun Demir de Twitter’dan Naim Dilmener’e “Naim memleketteysen sana biraz saralım istiyoruz. Central Cafe’deysen keyfine bak. Hürriyet mainstream (ana akım) bir gazete, sen her hafta toplumun büyük kesiminin sevdiği albümleri kötülüyorsun. Bence daha alternatif bir mecra daha uyuyordu sana; sanat dergisi gibi. Ben yadırgıyorum, gazetenin genel çizgisi dışında kalıyor” yazarak kendince eleştirisini dile getirdi.
Şarkının yorumcusu Gülben Ergen de Instagram'da yaptığı paylaşımla tepkisini gösterdi ve aşağıda görebileceğiniz şekilde o da Naim Dilmener’i kendince tiye aldı:
Şarkının yorumcusu Gülben Ergen de Instagram'da yaptığı paylaşımla tepkisini gösterdi ve aşağıda görebileceğiniz şekilde o da Naim Dilmener’i kendince tiye aldı:
Gülben Ergen, Twitter’da da şarkının yaratıcısı Mert Ekren’e seslenerek, “Dostum, şarkımız #KusuraBakma albümümüzün kıymetlisidir. Dinleyen milyonlar şarkıyı sahiplendi, geçmişler olsun. Sen sevincini yaşa” dedi.
Burada Naim Dilmener’i yazdıklarından ya da Mert Ekren, Samsun Demir ve Gülben Ergen’i Naim Dilmener’e verdiği tepkilerden dolayı eleştirmek benim işim değil. Bence Naim Dilmener’in bir müzikalite çizgisi var ve genel olarak da popüler olanı sevmez ve övmez. Aynı şekilde ona karşı onun gibi düşünmeyenler de kendilerince mantıklı/duygusal tepkiler verebilirler. Evet, belki de bu bahsettiğimiz Gülben Ergen vakasında olduğu gibi daha çok duygusal tepkiler... Malum emek verip üreten insan için o ürettiği şey cidden kendi çocuğu gibi oluyor. Ona söz gelsin istemiyor. Bu kadar emekle ortaya çıkardığı bir esere gelen eleştiri ne kadar sert olursa olsun, onu kibarca göğüslemesi gerektiğini bilse de “herkes çok sevdi, sen sevmesen de olur tamam mı” şeklinde özetlenebilecek duygusal tepkiler vermekten kaçınamıyor. Nihayetinde insanız, egolarımız var ama unutmayalım ki tartışmak, eleştiriye açık olmak bizi er ya da geç bir tık ileriye götürür.
Burada Naim Dilmener’i yazdıklarından ya da Mert Ekren, Samsun Demir ve Gülben Ergen’i Naim Dilmener’e verdiği tepkilerden dolayı eleştirmek benim işim değil. Bence Naim Dilmener’in bir müzikalite çizgisi var ve genel olarak da popüler olanı sevmez ve övmez. Aynı şekilde ona karşı onun gibi düşünmeyenler de kendilerince mantıklı/duygusal tepkiler verebilirler. Evet, belki de bu bahsettiğimiz Gülben Ergen vakasında olduğu gibi daha çok duygusal tepkiler... Malum emek verip üreten insan için o ürettiği şey cidden kendi çocuğu gibi oluyor. Ona söz gelsin istemiyor. Bu kadar emekle ortaya çıkardığı bir esere gelen eleştiri ne kadar sert olursa olsun, onu kibarca göğüslemesi gerektiğini bilse de “herkes çok sevdi, sen sevmesen de olur tamam mı” şeklinde özetlenebilecek duygusal tepkiler vermekten kaçınamıyor. Nihayetinde insanız, egolarımız var ama unutmayalım ki tartışmak, eleştiriye açık olmak bizi er ya da geç bir tık ileriye götürür.
Türkçe pop şarkıların sözlerinde dinle, maneviyatla bağdaştırılabilecek kavram ve ifadelerin yer alması aslında yeni bir şey değil. Aklıma ilk gelen örneklerden bazılarını sizlere de hatırlatayım.
Harun Kolçak’ın 1995 tarihli şarkısı “Dualarım Yoluna”dan:
"Aşkımız Allah’a emanet,
Dualarım yoluna…"
Metin Arolat’ın 1998 tarihli şarkısı “Elveda”dan:
“Yukarıda Allah var korkmaz mısın?
Sonun cehennemdir, günahkârsın”
Nilüfer’in 2003’te seslendirdiği “Olur Mu Olur Mu”dan:
“Gittiğin o günden beri
Hasretin Azrail gibi
Sen dönmeden ölmeyeceğim
Allahım Allahım
Allahım Allahım
Muradıma ermeden alma yanına”
Aşkın Nur Yengi’den “Allah Şahit” (1997), Sezen Aksu’dan “Allah’ın Varsa” (1997), Demet Akalın’dan “İlahi Adalet” (2014) ve dahası.
Görüldüğü gibi, biraz düşününce sözlerinde soyut ve birçok insan tarafından kutsal kabul edilen kavramlara atıfta bulunan şarkıları sıralamak zor değil.
Harun Kolçak’ın 1995 tarihli şarkısı “Dualarım Yoluna”dan:
"Aşkımız Allah’a emanet,
Dualarım yoluna…"
Metin Arolat’ın 1998 tarihli şarkısı “Elveda”dan:
“Yukarıda Allah var korkmaz mısın?
Sonun cehennemdir, günahkârsın”
Nilüfer’in 2003’te seslendirdiği “Olur Mu Olur Mu”dan:
“Gittiğin o günden beri
Hasretin Azrail gibi
Sen dönmeden ölmeyeceğim
Allahım Allahım
Allahım Allahım
Muradıma ermeden alma yanına”
Aşkın Nur Yengi’den “Allah Şahit” (1997), Sezen Aksu’dan “Allah’ın Varsa” (1997), Demet Akalın’dan “İlahi Adalet” (2014) ve dahası.
Görüldüğü gibi, biraz düşününce sözlerinde soyut ve birçok insan tarafından kutsal kabul edilen kavramlara atıfta bulunan şarkıları sıralamak zor değil.
Son dönemde ise İrem Derici hit şarkılarıyla bu konuda bir akım yaratma gayesinde gibi. Neden mi? Geçtiğimiz sene yayınlanan “Kalbimin Tek Sahibine” şarkısında geçen “Dualar eder insan, mutlu bir ömür için”, “Çok şükür, bin şükür seni bana verene”, “Bahar sensin bana gülüşün cennet. Melekler nur saçmış aşkım yüzüne” cümleleri temel örneğimiz. “Dua, şükür, cennet, melekler, nur” kelimeleriyle maneviyatı yüksek bir şarkı. İrem Derici bu parçanın peşine bu yıl da “Azıcık sevseydin şükretseydin sevdamızın hatrına” dediği “Değmezsin Ağlamaya” ve ardından “Cenneti yaşıyor bu kalbim senle”, “Sevdamız bir melek, uçuyor göklerde” dediği “Aşk Eşittir Biz” ile karşımıza çıktı. Bu iki şarkı da tıpkı “Kalbimin Tek Sahibine” gibi birer büyük hit oldu.
Yani altını çizmek istediğim nokta şu: “Allah, melek, şükür-şükretmek” gibi soyut dini kavramlar popüler müziğimizdeki şarkıların sözlerinde eskiden de kullanılıyordu, bugün de kullanımda. Ben burada daha yakından tanık olduğum 90’lar ve 2000’lerden örneklerle yetindim ama 90’lar öncesi de Allahlı, melekli şarkılar bulmak zor değil. Popüler kültürün ve tabii ki onun bir parçası olan popüler müziğin, toplumun duygu ve düşüncelerini yansıtmak, o kültüre ait insanların duygu ve düşün dünyasını doyurmak gibi önemli bir görevi var. İnsan kendi hayatından parçalar bulduğu, duygu ve düşüncelerine hitap eden şarkıları sevip dinler. İnsan sevip dinlediği her şarkıyla ruhunda, zihninde bir açığı kapatır. Bahsi geçen bu soyut kavramlar da inanıldığı ölçüde var olan kavramlar ve kültürün de bir parçasıdır. Bu kavramlara inanan insanlar başı sıkıştıklarında çareyi Allahtan bekleyebilir. Bu başı sıkışma olayı bir gönül oyunu da olabilir. Küçümsememek gerek. Bu sebepten Naim Dilmener’in “Yukardakinin işi gücü yoktu da sizin gönül oyunlarınızla uğraşacaktı” sözlerini yersiz buluyorum.
Bu şarkıları sözleri bakımından “kolaya kaçmak” olarak nitelendirip “Şarkı sözlerinde sekülerizm şart” diyenler de olabilir. Onlara tavsiyem ise bu kavramlara, kafalarındaki dini bağlamlardan ayrı, kültüre bağlı sembolik anlamlar yüklemeleri. Daha doğrusu zaten yüklenmiş bu anlamları benimsemeye çalışmaları... “Azrail” ölümü, “melek” saf, masum, yardımsever olanı, “cennet” gidilesi güzel yeri, “cehennem” kaçınılası kötü yeri çağrıştırmıyor mu? Bahsi geçen bu soyut kavramlar bahsettiklerimden öte bir anlam ifade etmiyor mesela benim için.
Hayat koşuşturmacası içinde birçoğumuzun en azından bir dönem en büyük derdi “gönül oyunları” olmuştur. O dönemlerde çok çaresiz de kalmışızdır hani, kimseden yardım göremeyip kendimize döndüğümüz de olmuştur. Kendimize dönerken de görünmez bir güce sığınmak istemişizdir bazen. İşte o yüzden bu ve bunun gibi şarkılar önemlidir, vazgeçilmezdir, bir bakıma “modern zaman duaları”dır Naim üstat, sen de “Kusura Bakma” emi. :)
Yani altını çizmek istediğim nokta şu: “Allah, melek, şükür-şükretmek” gibi soyut dini kavramlar popüler müziğimizdeki şarkıların sözlerinde eskiden de kullanılıyordu, bugün de kullanımda. Ben burada daha yakından tanık olduğum 90’lar ve 2000’lerden örneklerle yetindim ama 90’lar öncesi de Allahlı, melekli şarkılar bulmak zor değil. Popüler kültürün ve tabii ki onun bir parçası olan popüler müziğin, toplumun duygu ve düşüncelerini yansıtmak, o kültüre ait insanların duygu ve düşün dünyasını doyurmak gibi önemli bir görevi var. İnsan kendi hayatından parçalar bulduğu, duygu ve düşüncelerine hitap eden şarkıları sevip dinler. İnsan sevip dinlediği her şarkıyla ruhunda, zihninde bir açığı kapatır. Bahsi geçen bu soyut kavramlar da inanıldığı ölçüde var olan kavramlar ve kültürün de bir parçasıdır. Bu kavramlara inanan insanlar başı sıkıştıklarında çareyi Allahtan bekleyebilir. Bu başı sıkışma olayı bir gönül oyunu da olabilir. Küçümsememek gerek. Bu sebepten Naim Dilmener’in “Yukardakinin işi gücü yoktu da sizin gönül oyunlarınızla uğraşacaktı” sözlerini yersiz buluyorum.
Bu şarkıları sözleri bakımından “kolaya kaçmak” olarak nitelendirip “Şarkı sözlerinde sekülerizm şart” diyenler de olabilir. Onlara tavsiyem ise bu kavramlara, kafalarındaki dini bağlamlardan ayrı, kültüre bağlı sembolik anlamlar yüklemeleri. Daha doğrusu zaten yüklenmiş bu anlamları benimsemeye çalışmaları... “Azrail” ölümü, “melek” saf, masum, yardımsever olanı, “cennet” gidilesi güzel yeri, “cehennem” kaçınılası kötü yeri çağrıştırmıyor mu? Bahsi geçen bu soyut kavramlar bahsettiklerimden öte bir anlam ifade etmiyor mesela benim için.
Hayat koşuşturmacası içinde birçoğumuzun en azından bir dönem en büyük derdi “gönül oyunları” olmuştur. O dönemlerde çok çaresiz de kalmışızdır hani, kimseden yardım göremeyip kendimize döndüğümüz de olmuştur. Kendimize dönerken de görünmez bir güce sığınmak istemişizdir bazen. İşte o yüzden bu ve bunun gibi şarkılar önemlidir, vazgeçilmezdir, bir bakıma “modern zaman duaları”dır Naim üstat, sen de “Kusura Bakma” emi. :)
GÜLBEN ERGEN "KUSURA BAKMA" - ŞARKI SÖZLERİ
Gemileri yaktım birer birer
Zaten umut yoktu
Kaç yerinden koptu ilişkimiz
Olmayınca olmuyor işte
Zorlamamak lazım
Artık uzak dursak biz ikimiz
Duvar olsa dayanmazdı
Yaptıkların karşısında
Kalbim nasıl başa çıksın
Dinmeyen bu fırtınalarla
Sen misin haşa beni yaratan
Bu kalbi üst üste kanatan
Buna hakkın yok kusura bakma
Yukarda Allah var şüphesiz
Görüyor herşeyi eksiksiz
Buna hakkın yok kusura bakma
Gidiyorum ben kusura bakma
Söz-Müzik: Mert Ekren
Düzenleme: Taşkın Sabah
Zaten umut yoktu
Kaç yerinden koptu ilişkimiz
Olmayınca olmuyor işte
Zorlamamak lazım
Artık uzak dursak biz ikimiz
Duvar olsa dayanmazdı
Yaptıkların karşısında
Kalbim nasıl başa çıksın
Dinmeyen bu fırtınalarla
Sen misin haşa beni yaratan
Bu kalbi üst üste kanatan
Buna hakkın yok kusura bakma
Yukarda Allah var şüphesiz
Görüyor herşeyi eksiksiz
Buna hakkın yok kusura bakma
Gidiyorum ben kusura bakma
Söz-Müzik: Mert Ekren
Düzenleme: Taşkın Sabah