Her şarkı insanları farklı bir yerinden yakalar. Bazıları için melodi çok önemlidir, üzerine ne yazılmış olursa olsun. Bazıları için sözlerin akılda kalıcılığı önemlidir, popülaritesi önemlidir. Bazıları içinse tamamen sözler ve sözlerin şiirselliği önemlidir. Kadın söz yazarlarına baktığımızda geçmişten günümüze taşınmış büyük söz yazarları görebiliyoruz; Fikret Şeneş, Sezen Aksu, Aysel Gürel gibi. O kadar eski olmayan ama çok başarılı olan söz yazarları da yok değil; Deniz Seki ve Sıla başı çekenler.
Bu büyüklerden bir tanesinin öyle bir hayatı var ki “Nasıl yazmış bu sözleri?” diyemeyeceğimiz kadar çok kişi kaybetmiş. Tabii ki Sezen Aksu’dan bahsediyorum. Şiirselliğinden gram ödün vermeden tek bir cümlesi bile binleri anlatabilecek değerde sözler yazan Sezen Aksu en yakınlarını kanser hastalığına verdi, ardından da asla eskimeyecek olan, hala bıkmadan usanmadan dinleyebileceğimiz sözler çıktı.
Bu büyüklerden bir tanesinin öyle bir hayatı var ki “Nasıl yazmış bu sözleri?” diyemeyeceğimiz kadar çok kişi kaybetmiş. Tabii ki Sezen Aksu’dan bahsediyorum. Şiirselliğinden gram ödün vermeden tek bir cümlesi bile binleri anlatabilecek değerde sözler yazan Sezen Aksu en yakınlarını kanser hastalığına verdi, ardından da asla eskimeyecek olan, hala bıkmadan usanmadan dinleyebileceğimiz sözler çıktı.
Vefa denilen kavramın artık unutulmaya yüz tuttuğu günümüz sanat dünyasında kaybettiklerini Sezen Aksu gibi hatırlayan çok az sanatçımız var maalesef. Sezen Aksu, ne kadar vefalı birisi olduğunu yeni çıkardığı teklisinin klibinde de göstermiş oldu. Bildiğiniz gibi sadece internet üzerinden satışı yapılacak olan, oğlu Mithatcan Özer’le ortak çalışması “Yeni ve Yeni Kalanlar” kısa bir süre önce çıktı. Klibi çok önce çekilmişti ama geçtiğimiz hafta yayınlanmaya başladı.
Klipte Sezen Aksu ve arkadaşları güzel bir meyhanede demleniyorlar, yiyorlar, içiyorlar. Rakı görüntülerinin de yer aldığı klibe nasıl tepkiler geleceği açıkçası merak konusu. Zira içkinin adına bile tahammül edilemeyen şu zamanın Türkiyesinde bir klipte içki içmek her sanatçının yapabileceği türden bir şey değildir. Ama bahsettiğimiz insan eğer Sezen Aksu’ysa, zaten kimse ondan düzene boyun eğmesini bekleyemez. Klibin sonuna doğru Kraliçe’nin kaybettiği ama unutamadığı insanların fotoğraflarını görebiliyoruz. Uzay’ı, Aysel’i, Onno’yu… Sezen Aksu’nun hayatında çok derin yaralar açan kayıpları bir hatırlayalım istedim.
Klipte Sezen Aksu ve arkadaşları güzel bir meyhanede demleniyorlar, yiyorlar, içiyorlar. Rakı görüntülerinin de yer aldığı klibe nasıl tepkiler geleceği açıkçası merak konusu. Zira içkinin adına bile tahammül edilemeyen şu zamanın Türkiyesinde bir klipte içki içmek her sanatçının yapabileceği türden bir şey değildir. Ama bahsettiğimiz insan eğer Sezen Aksu’ysa, zaten kimse ondan düzene boyun eğmesini bekleyemez. Klibin sonuna doğru Kraliçe’nin kaybettiği ama unutamadığı insanların fotoğraflarını görebiliyoruz. Uzay’ı, Aysel’i, Onno’yu… Sezen Aksu’nun hayatında çok derin yaralar açan kayıpları bir hatırlayalım istedim.
Aksu’nun hayatında çok önemli yeri olan, çok sevdiği ilk kayıplarından birisi Adile Naşit. Her gün mutlaka Adile Ablasıyla görüşen Aksu, Adile Naşit’in kansere yakalandığını duyunca adeta yıkılmış. Birlikte sahneye çıktığı Adile Ablasının uçak korkusu olduğundan tedavisi için arabayla Paris’e kadar gitmiş, hastanede bir an bile yanından ayrılmamış. Kanserin soğuk yüzüyle ilk kez böyle tanışan Aksu’nun peşini hiç bırakmamış bu illet. Paris’ten ağlaya ağlaya evine dönen Sezen Aksu günlerce kendine gelememiş. Hala da unutmamış Adile Ablasını, hala dilinde, hala çok özlüyormuş.
Adile Naşit’ten bir süre önce büyük bir kaybı daha var Aksu’nun, o da Egemen Bostancı. Daha sonraları yine tekrar edecek bir olayın başlangıcını yaşamış bu ölümle Sezen Aksu. Bostancı’nın ölümünü kendi ağzından dinleyelim: “Egemen Bostancı’nın ölümü... Müthiş bir kar vardı İstanbul’da. Olağanüstü bir kar... Sabah çok erken bir saatte kalktım. Onno’yla karşılıklı oturuyoruz o zaman. Onu uykusundan kaldırdım, dedim ki ‘Lütfen kalk bir yürüyüş yapalım.’ ‘Hayrola neyin var?’ dedi. Bebek yokuşundan aşağıya inerken anlattım. ‘Dün gece Egemen’le rüyamda kabristana gittik. Egemen oradan bir yer seçti kendine. Takım elbiseliydi.’ Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra’yı oynuyoruz o zamanlar Şan Tiyatrosu’nda. Akşam, Ayşen Gruda ve Adile Naşit’e anlattım. İkisi de dalga geçtiler. Ayşen de Adile de ‘Kıçın gece açık kalmıştır’ dediler. Sonra Egemen geldi. ‘Egemen, kalk bir doktora gidelim. Çok kötü bir rüya gördüm’ dedim. ‘Ne Gördün?’ dedi. ‘Anlatmayayım, asabın bozulur ama yarın bir doktora gidelim’ dedim. ‘Aman, dağlara, taşlara, şeytan kulağına kurşun’ dedi. Tahtaya vurdu parmağını, ‘Hiç gerek yok’ dedi. Ondan bir hafta sonra bir gece sabaha kadar Ece’deydik. Çetin Altan ve Ferhan Şensoy da oradaydı. Müthiş bir sohbet, 6-6.30’a kadar. Çok yoğun bir sis vardı. Egemen’e ‘Eve gitme. Bizimle gel.’ dedim. ‘Ankara’ya gideceğim.’ dedi. ‘Ama hiç göz gözü görmüyor. Bak kötü rüya gördüm. Gideceksin, beni de yanında götürüyorsun. Kalk, dönelim bizim eve. Sabah seninle kahvaltı edeyim, başka zaman git Ankara’ya.’ dedim. Israr etti, gitti. Ertesi sabah Ankara’dan vefat haberi geldi. Kalp krizinden ölmüştü…”. Bu olayın benzerini Onno Tunç’ta da yaşayacaktı Sezen Aksu. Ama Onno’nun büyük depreminden önce Sezen’in hayatında çok büyük yer kaplayan bir diğer ismin acısı geldi: Uzay Heparı.
Adile Naşit’ten bir süre önce büyük bir kaybı daha var Aksu’nun, o da Egemen Bostancı. Daha sonraları yine tekrar edecek bir olayın başlangıcını yaşamış bu ölümle Sezen Aksu. Bostancı’nın ölümünü kendi ağzından dinleyelim: “Egemen Bostancı’nın ölümü... Müthiş bir kar vardı İstanbul’da. Olağanüstü bir kar... Sabah çok erken bir saatte kalktım. Onno’yla karşılıklı oturuyoruz o zaman. Onu uykusundan kaldırdım, dedim ki ‘Lütfen kalk bir yürüyüş yapalım.’ ‘Hayrola neyin var?’ dedi. Bebek yokuşundan aşağıya inerken anlattım. ‘Dün gece Egemen’le rüyamda kabristana gittik. Egemen oradan bir yer seçti kendine. Takım elbiseliydi.’ Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra’yı oynuyoruz o zamanlar Şan Tiyatrosu’nda. Akşam, Ayşen Gruda ve Adile Naşit’e anlattım. İkisi de dalga geçtiler. Ayşen de Adile de ‘Kıçın gece açık kalmıştır’ dediler. Sonra Egemen geldi. ‘Egemen, kalk bir doktora gidelim. Çok kötü bir rüya gördüm’ dedim. ‘Ne Gördün?’ dedi. ‘Anlatmayayım, asabın bozulur ama yarın bir doktora gidelim’ dedim. ‘Aman, dağlara, taşlara, şeytan kulağına kurşun’ dedi. Tahtaya vurdu parmağını, ‘Hiç gerek yok’ dedi. Ondan bir hafta sonra bir gece sabaha kadar Ece’deydik. Çetin Altan ve Ferhan Şensoy da oradaydı. Müthiş bir sohbet, 6-6.30’a kadar. Çok yoğun bir sis vardı. Egemen’e ‘Eve gitme. Bizimle gel.’ dedim. ‘Ankara’ya gideceğim.’ dedi. ‘Ama hiç göz gözü görmüyor. Bak kötü rüya gördüm. Gideceksin, beni de yanında götürüyorsun. Kalk, dönelim bizim eve. Sabah seninle kahvaltı edeyim, başka zaman git Ankara’ya.’ dedim. Israr etti, gitti. Ertesi sabah Ankara’dan vefat haberi geldi. Kalp krizinden ölmüştü…”. Bu olayın benzerini Onno Tunç’ta da yaşayacaktı Sezen Aksu. Ama Onno’nun büyük depreminden önce Sezen’in hayatında çok büyük yer kaplayan bir diğer ismin acısı geldi: Uzay Heparı.
Çok gençti Heparı. Uçarı ama aklı başında, serseri ama çok yakışıklı olan bu gencin yeteneğini Onno Tunç keşfedip tesadüfen Sezen Aksu’nun ekibine koymuştu. Kısa zamanda çok iyi anlaştılar Aksu ve Heparı. Aksu’nun vazgeçilmezleri arasına girdi. Sayısız konser verdiler, beste yaptılar. Hatta ilk olarak Levent Yüksel’den dinlediğimiz “Bu Gece Son”u Uzay Heparı’yla son geceleri için yazdığı söylenir Aksu’nun. Evet, çok genç yaşta kaybettiğimiz Uzay Heparı, Sezen Aksu için büyük yıkım oldu. Motosiklet kullanırken bir arabaya çarpıp hayatını kaybeden Heparı’nın ardından geçtiğimiz yıllarda çok başarılı olmadığını söyleyebileceğim bir albüm yayınlandı. Heparı’nın acısı yıllarca geçmeyecek, belki de hayatının sonuna kadar bir yerlerinde taşıyacağı bir acı Aksu için.
Ama hayat Aksu için daha da zor günler hazırlıyordu 90’lı yıllarda. Herkesin malumudur, Sezen Aksu’nun en büyük aşkı Onno Tunç’tur. Türk Pop Müziği’ni yaratan bu iki isim gibi bir birliktelik bir daha asla gelmeyecek. Onno Tunç, sadece Sezen Aksu’yla çalışmadı elbette. Ayşegül Aldinç, Nükhet Duru, Nilüfer, Zerrin Özer gibi daha birçok isimle beraber çalışmalara imza attılar ama en çok ses getiren ve söylene söylene dilimize pelesenk olan eserleri hep Sezen Aksu’nun yazdıkları ve seslendirdikleri oldu.
Ama hayat Aksu için daha da zor günler hazırlıyordu 90’lı yıllarda. Herkesin malumudur, Sezen Aksu’nun en büyük aşkı Onno Tunç’tur. Türk Pop Müziği’ni yaratan bu iki isim gibi bir birliktelik bir daha asla gelmeyecek. Onno Tunç, sadece Sezen Aksu’yla çalışmadı elbette. Ayşegül Aldinç, Nükhet Duru, Nilüfer, Zerrin Özer gibi daha birçok isimle beraber çalışmalara imza attılar ama en çok ses getiren ve söylene söylene dilimize pelesenk olan eserleri hep Sezen Aksu’nun yazdıkları ve seslendirdikleri oldu.
Uçak tutkusu vardı Onno’nun. Egemen Bostancı zamanında olduğu gibi Sezen Aksu yine kötü rüyalar gördü. Hatta o sabah Onno’ya, “Uçağa binme! İçimde kötü bir his var, bir rüya gördüm” dedi. Ama Onno Tunç uçağına bindi ve kendi kullandığı uçakla kaza yapıp hayatını kaybetti. Kendini eve kilitledi Aksu, aylarca şöminenin önünden kalkmadı. Aylar sonra aynaya baktığında artık saçları beyazdı.
Onno Tunç’un ardından intihar etmeyi bile düşündü ve hatta bir hikâyeye göre tam intihar edecekken oğlu Mithat Can’ın sesini duymasıyla kendine geldi. Aksu’nun hayatına elbette başka insanlar girdi ama o Onno’nun fotoğrafını başucundan hiç ayırmadı, Onno kadar kimseyi sevmedi. Hatta Sezen Aksu bu konuda “Onno’dan sonra her sabah kalktığımda kolumu bacağımı hissetmiyorum. Yarımım...” demiş ve bu sözlerini daha sonraları “Yol Arkadaşım” adlı şarkıda da kullanmıştır. Bu şarkıda der ki: “Ben sana küsüm aslında, haberin yok. Koyup gittiğin yerde kötülük çok. Kime kızayım? Nazım senden başka kime geçer? Benim sensiz kolum, bacağım, ocağım yok.”
Onno Tunç’un ardından en bilinen, Sezen Aksu’yu en çok yaralayan ölüm ise Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi söz yazarı Aysel Gürel oldu. Kızları Müjde ve Mehtap Ar’la olduğu gibi Aysel Gürel’le de çok yakındı Aksu. Aysel Gürel de Sezen Aksu için “3. Kızım” derdi. Ama Aysel Gürel gibi bir kadın için çok erken bir ölüm oldu. 2008 yılında kaybettik. Türk Pop Müziği’ni adeta baştan yazan ve böyle bir olgunun temel taşı olan bu kadının kaybından sonra her ne kadar kabuğu sertleşmiş olsa da çok üzülür Sezen Aksu. Her konserinde mutlaka anar ve bir şarkı yollar büyük ustasına. Gürel’in son günlerinde, hastanede bir an olsun başından ayrılmamıştı Sezen Aksu.
Onno Tunç’un ardından intihar etmeyi bile düşündü ve hatta bir hikâyeye göre tam intihar edecekken oğlu Mithat Can’ın sesini duymasıyla kendine geldi. Aksu’nun hayatına elbette başka insanlar girdi ama o Onno’nun fotoğrafını başucundan hiç ayırmadı, Onno kadar kimseyi sevmedi. Hatta Sezen Aksu bu konuda “Onno’dan sonra her sabah kalktığımda kolumu bacağımı hissetmiyorum. Yarımım...” demiş ve bu sözlerini daha sonraları “Yol Arkadaşım” adlı şarkıda da kullanmıştır. Bu şarkıda der ki: “Ben sana küsüm aslında, haberin yok. Koyup gittiğin yerde kötülük çok. Kime kızayım? Nazım senden başka kime geçer? Benim sensiz kolum, bacağım, ocağım yok.”
Onno Tunç’un ardından en bilinen, Sezen Aksu’yu en çok yaralayan ölüm ise Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi söz yazarı Aysel Gürel oldu. Kızları Müjde ve Mehtap Ar’la olduğu gibi Aysel Gürel’le de çok yakındı Aksu. Aysel Gürel de Sezen Aksu için “3. Kızım” derdi. Ama Aysel Gürel gibi bir kadın için çok erken bir ölüm oldu. 2008 yılında kaybettik. Türk Pop Müziği’ni adeta baştan yazan ve böyle bir olgunun temel taşı olan bu kadının kaybından sonra her ne kadar kabuğu sertleşmiş olsa da çok üzülür Sezen Aksu. Her konserinde mutlaka anar ve bir şarkı yollar büyük ustasına. Gürel’in son günlerinde, hastanede bir an olsun başından ayrılmamıştı Sezen Aksu.
Ve yakın zamanda hepimizin yakından bildiği gibi Sezen Aksu, en yakın arkadaşını, Meral Okay’ı kaybetti, yine kanserden. “Gitti ömrümün geri kalanı, yetemedim…” sözleriyle anlattığı bu kaybın ardından Sezen Aksu ayakta durmaya çalışsa da güçlükle tutundu hayata. Sezen Aksu’nun birçok kişiyle yakın arkadaş olduğunu, sosyal yönünün çok kuvvetli olduğunu ve kabalalık yaşamayı sevdiğini hepimiz biliyoruz. Müzik dünyasından Emel Müftüoğlu, Nükhet Duru, sinema dünyasından Müjde Ar, Meltem Cumbul, Uğur Yücel, iş dünyasından Güler Sabancı, edebiyat çevresinden Yıldırım Türker, Deniz Türkali gibi isimlerle yakın dostluğu olduğunu bildiğimiz Aksu’nun belki de içlerinden sıyrılan ve ayrı bir yere koyduğu birisiydi Meral Okay.
Böyle kayıplarla dolu bir hayattan böyle şarkıların çıkması elbette ki şaşırtıcı değil. Sezen Aksu, bu ülkenin en büyük değerlerinden biridir. Sevmiyorum diyen birisine bile dokunan bir Sezen Aksu şarkısı mutlaka vardır. Ve işte sırf bu sebeplerden Sezen Aksu, şu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından birisidir.
Böyle kayıplarla dolu bir hayattan böyle şarkıların çıkması elbette ki şaşırtıcı değil. Sezen Aksu, bu ülkenin en büyük değerlerinden biridir. Sevmiyorum diyen birisine bile dokunan bir Sezen Aksu şarkısı mutlaka vardır. Ve işte sırf bu sebeplerden Sezen Aksu, şu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından birisidir.