Sezen Aksu, Türk Pop Müziği’nin mimarı olduğunu, 7’den 70’e herkesin, her kesimden insanın ayırt etmeden neden onu bu kadar çok sevdiğini her konserinde bir kez daha kanıtlıyor. Geçtiğimiz hafta Sevgililer Günü’nde ve onu takip eden Cumartesi gününde Bostancı Gösteri Merkezi’nde sahnedeydi Sezen Aksu. Ve her sene olduğu gibi bu sene de salonu ağlattı, gülmekten kırdı geçirdi, düşündürdü, yani kısacası yıktı geçti.
Hani haberler çıktı ya yok işte efendim Sezen Aksu sesini kaybetmiş, bilmem ne. Bunu savunanların mutlaka en az bir kere bir Sezen Aksu konseri izlemeleri gerekiyor. İnsanın sesi elbette ki zaman içinde değişebilir ki hele de bahsettiğimiz kişi ağır hastalıkların pençesinden kurtulmuş bir insansa bu gayet normal. İstediği kadar değişsin, Sezen’in sesinde değişmeyen ve asla da değişmeyecek bir şey var; o da sesinin tınısı ve insanlarda uyandırdığı duygular. Bir kadının haykırışları tüyleri bu kadar mı diken diken eder? Bu kadar mı hissederek şarkı söyler bir insan, bu kadar mı bütün duyguları karşısındakilere geçirebilir?
Hani haberler çıktı ya yok işte efendim Sezen Aksu sesini kaybetmiş, bilmem ne. Bunu savunanların mutlaka en az bir kere bir Sezen Aksu konseri izlemeleri gerekiyor. İnsanın sesi elbette ki zaman içinde değişebilir ki hele de bahsettiğimiz kişi ağır hastalıkların pençesinden kurtulmuş bir insansa bu gayet normal. İstediği kadar değişsin, Sezen’in sesinde değişmeyen ve asla da değişmeyecek bir şey var; o da sesinin tınısı ve insanlarda uyandırdığı duygular. Bir kadının haykırışları tüyleri bu kadar mı diken diken eder? Bu kadar mı hissederek şarkı söyler bir insan, bu kadar mı bütün duyguları karşısındakilere geçirebilir?
Cumartesi, yani 15 Şubat’taki konserinde ben de oradaydım ve büyük bir keyifle izledim Sezen’i. Sahneye uzun, geniş bir etek ve üzerine oturan güzel bir ceketle çıktı önce. Ceket şaşırtıcı bir şekilde uzun kolluydu. Zaten kendisi de 3 şarkıdan sonra “Biliyorum alışkın değilsiniz beni böyle görmeye ama vallahi benim de sırtıma ütü yapışıyor şu an” diyerek seyircileri kahkahalara boğdu. Konserini ilk olarak Sertab Erener’in seslendirdiği Lâ’l şarkısıyla açtı Sezen Aksu, dupduru, yıllara meydan okuyan, o olağanüstü yorumuyla.
Sezen Aksu, konser boyunca çok neşeliydi. Yine o çok güldüren ama bir yandan da düşündüren laflarını etti. Biraz kardeşinden bahsetti, Mithat Can’ın bakıcısından bahsederken bütün salonu gülmekten kırdı geçirdi. Aslında Sezen Aksu konseri izlemek gerçekten zor bir şey. Kadın, usta bir komedyen gibi sizi güldürüyor, sonra söylediği şarkıyı öyle bir okuyor ki gözleriniz doluyor. İlk bölümde özellikle Vazgeçtim’i öyle bir söyledi ki birçok kişinin gözleri dolmakla kalmadı, bazıları ağlamaya başladı. Konser boyunca yakın arkadaşlarından Nükhet Duru ve Müjde Ar’a takılmadan edemedi. Salonda değillerdi ama Sezen yine arkadaşlarıyla yaşadığı komik anlardan bahsetti. Yalnızca Sitem’den sonra “Beni erkenden bırakıp gittiler” dediği büyük ozan Aysel Gürel ve Onno Tunç’u anarak Seni İstiyorum’la devam etti.
Nurcan Eren’e sahneyi bırakıp kısa bir süreliğine içeri gittikten sonra bu kez ceketi atmış, eteğinin üzerinde şık siyah bir bluzla geri gelmişti. Bu konserde herkesin en çok dikkatini çeken şeylerden birisi ise vokallerin mikrofonlarının her zamankinden daha kısık olmasıydı. Yani söylenenlere inat Sezen Aksu gümbür gümbür söyledi şarkılarını. Tahmin edersiniz ki hiçbir müzik otoritesi Sezen’in sesinin gücünden yola çıkmaz; tınısından, renginden, şarkı söyleme tarzından, verdiği duygulardan girer konuya. Çünkü Her Şeyi Yak’ın sonundaki o haykırışları sesi ne kadar güçlü olursa olsun kimse Sezen gibi icra edemez, kimse Sezen gibi insanın vücudundaki milyonlarca tüyün hepsini birden diken diken edemez.
Ama bir şeyi gerçekten çok merak ettim. Şarkı Söylemek Lazım albümünde yer alan Kıran Kırana adlı şarkısını söylerken bir ara gözleri doldu ve bir iki damla gözyaşı aktı yanaklarından. Arkasını döndü, bir süre bekledi ve şarkısına öyle devam etti. Sonrasında da bu şarkının hüzünlü bir hikayesi olduğundan, bir gün bunu anlatacağından bahsetti. Şarkı zaten çok güzel bir şarkı, ama Sezen’i ağlatacak kadar etkileyen bu hikayeyi cidden merak ettim.
Sezen Aksu, konser boyunca çok neşeliydi. Yine o çok güldüren ama bir yandan da düşündüren laflarını etti. Biraz kardeşinden bahsetti, Mithat Can’ın bakıcısından bahsederken bütün salonu gülmekten kırdı geçirdi. Aslında Sezen Aksu konseri izlemek gerçekten zor bir şey. Kadın, usta bir komedyen gibi sizi güldürüyor, sonra söylediği şarkıyı öyle bir okuyor ki gözleriniz doluyor. İlk bölümde özellikle Vazgeçtim’i öyle bir söyledi ki birçok kişinin gözleri dolmakla kalmadı, bazıları ağlamaya başladı. Konser boyunca yakın arkadaşlarından Nükhet Duru ve Müjde Ar’a takılmadan edemedi. Salonda değillerdi ama Sezen yine arkadaşlarıyla yaşadığı komik anlardan bahsetti. Yalnızca Sitem’den sonra “Beni erkenden bırakıp gittiler” dediği büyük ozan Aysel Gürel ve Onno Tunç’u anarak Seni İstiyorum’la devam etti.
Nurcan Eren’e sahneyi bırakıp kısa bir süreliğine içeri gittikten sonra bu kez ceketi atmış, eteğinin üzerinde şık siyah bir bluzla geri gelmişti. Bu konserde herkesin en çok dikkatini çeken şeylerden birisi ise vokallerin mikrofonlarının her zamankinden daha kısık olmasıydı. Yani söylenenlere inat Sezen Aksu gümbür gümbür söyledi şarkılarını. Tahmin edersiniz ki hiçbir müzik otoritesi Sezen’in sesinin gücünden yola çıkmaz; tınısından, renginden, şarkı söyleme tarzından, verdiği duygulardan girer konuya. Çünkü Her Şeyi Yak’ın sonundaki o haykırışları sesi ne kadar güçlü olursa olsun kimse Sezen gibi icra edemez, kimse Sezen gibi insanın vücudundaki milyonlarca tüyün hepsini birden diken diken edemez.
Ama bir şeyi gerçekten çok merak ettim. Şarkı Söylemek Lazım albümünde yer alan Kıran Kırana adlı şarkısını söylerken bir ara gözleri doldu ve bir iki damla gözyaşı aktı yanaklarından. Arkasını döndü, bir süre bekledi ve şarkısına öyle devam etti. Sonrasında da bu şarkının hüzünlü bir hikayesi olduğundan, bir gün bunu anlatacağından bahsetti. Şarkı zaten çok güzel bir şarkı, ama Sezen’i ağlatacak kadar etkileyen bu hikayeyi cidden merak ettim.
Konserin ikinci bölümünde fazlasıyla derin yırtmaçlı bir etekle geldi sahneye Sezen. Ve elbette ki yırtmacına gönderme yapmadan edemedi. Aşkları Da Vururlar’ı söylerken oturmak istedi. Yırtmacı açılıp bacakları çok fazla görününce asistanından tülbent istedi. “Bu devirde ne olacağı belli olmaz. Başıma mı örtseydim ne yapsaydım?” şeklindeki laflarıyla tüm salon kahkahalarla inledi. Sonrasında yine şarkıyı o kadar muhteşem söyledi ki hepimiz yerimizde çakılı kaldık. Bu şarkı öyle bir zamanda dinleyicilere sunuldu ki... Sivas Katliamı’ndan 2-3 ay sonra çıktı albüm ve sözlerde diyor ki: “Eyvah! Şiirler azaldı! Yanıyor içimizdeki koskoca orman!”. Sezen Aksu’nun geçmişini bilmeden, neler yaptığını bilmeden onu iktidar yanlısı olarak görüp eleştirenler yüzünden kendisinin iyiden iyiye kabuğuna çekildiğini düşünüyorum.
Erdal Eren’e ağıt yakan, Deniz Gezmiş’e şarkı yazan, Türkiye Kürt meselesiyle çalkalanırken Işık Doğudan Yükselir gibi bir albüm yapan, korkusuz bir şekilde Diyarbakır’da Nevruz’a katılıp binlerce insana Kürt şair Kemal Burkay’ın şiirinden bestelenen Gülümse’yi okuyan, herkesin Kürt demekten bile korktuğu bir anda arkasına kocaman bir koro alıp Kürtçe, Ermenice, Rumca şarkılar söyleyen ve sırf bu yüzden birçokları tarafından vatan haini ilan edilen bu kadını hangi akıl iktidar yanlısı olarak gösterebilir? Öyle olsaydı yıllardır davet edildiği resepsiyonlara gitmez miydi, Ajda Pekkan ve Şafak Sezer gibi?
Ülkemizin böyle büyük ve eşsiz bir değeri varken neden onu aşağıya çekmeye çalışıyoruz? Sırtımıza alıp taşımamız gerekmiyor mu? Gezi’yi desteklemediğini söyleyen insanlar var. Medyadan sürekli şikayet eden bu insanlar nasıl olur da sadece medyadan duyduklarıyla böyle büyük bir değeri yok edebilirler? Bu kadın Gezi başlar başlamaz resmî internet sitesinden desteğini bildirdi. Halk TV’ye bağlanıp Gezi’deki gençlerin ne kadar büyük bir iş başardığını anlatan yine Sezen Aksu değil miydi? Türk halkı bu kadını anlamıyor, anlamadığı gibi karalıyor ve üzüldüğüm bir nokta var ki bomboş insanlar baş tacı edilip yüceltilirken böylesine dolu, böylesine anlamlı bir insan yok edilmeye çalışılıyor.
Konserin sonlarına doğru yakında çıkacak yeni şarkısından bahsetti. Zaten daha önce Küçük Çiftlik Park’ta verdiği konserde söylemişti ama bu sefer hikayesini de anlattı. Gezi’den sonra oğlu Mithat Can Özer bestelemiş bu şarkıyı ve sonrasında annesiyle beraber sözlerini toparlamışlar. Gençlerin yaptıklarından, geleceğin genç beyinler tarafından yürütüleceğinden ve onlara ne kadar güvendiğinden bahsetti Sezen. “Bilgisayar başından kalkmayan, asosyal diye düşündüğünüz gençler tüm insanlığı uyandırdı, herkesi ayağa kaldırdı” sözleriyle de desteğini açık açık belli etti.
Dileğim herkesin, Sezen’in ne kadar değerli bir insan olduğunu anlaması ve en azından Sezen Aksu felsefesini bir nebze de olsa kavramaya çalışması. Sonuçta böyle düşünür kadınlarımız sürekli gelmiyor dünyaya. Ve biz onunla aynı çağda yaşayan şanslı nesil olarak onun değerini bilmeliyiz. Yaşayan efsanemiz bir gün bu dünyadan göçüp gittiği zaman gelecek nesillerde de yer bulacaktır kendine ama değerinin öldükten sonra anlaşılmasını istemem. İşte, Sezen Aksu’nun Gezi için oğlu Mithat Can’la beraber yazdığı yeni şarkısı:
Erdal Eren’e ağıt yakan, Deniz Gezmiş’e şarkı yazan, Türkiye Kürt meselesiyle çalkalanırken Işık Doğudan Yükselir gibi bir albüm yapan, korkusuz bir şekilde Diyarbakır’da Nevruz’a katılıp binlerce insana Kürt şair Kemal Burkay’ın şiirinden bestelenen Gülümse’yi okuyan, herkesin Kürt demekten bile korktuğu bir anda arkasına kocaman bir koro alıp Kürtçe, Ermenice, Rumca şarkılar söyleyen ve sırf bu yüzden birçokları tarafından vatan haini ilan edilen bu kadını hangi akıl iktidar yanlısı olarak gösterebilir? Öyle olsaydı yıllardır davet edildiği resepsiyonlara gitmez miydi, Ajda Pekkan ve Şafak Sezer gibi?
Ülkemizin böyle büyük ve eşsiz bir değeri varken neden onu aşağıya çekmeye çalışıyoruz? Sırtımıza alıp taşımamız gerekmiyor mu? Gezi’yi desteklemediğini söyleyen insanlar var. Medyadan sürekli şikayet eden bu insanlar nasıl olur da sadece medyadan duyduklarıyla böyle büyük bir değeri yok edebilirler? Bu kadın Gezi başlar başlamaz resmî internet sitesinden desteğini bildirdi. Halk TV’ye bağlanıp Gezi’deki gençlerin ne kadar büyük bir iş başardığını anlatan yine Sezen Aksu değil miydi? Türk halkı bu kadını anlamıyor, anlamadığı gibi karalıyor ve üzüldüğüm bir nokta var ki bomboş insanlar baş tacı edilip yüceltilirken böylesine dolu, böylesine anlamlı bir insan yok edilmeye çalışılıyor.
Konserin sonlarına doğru yakında çıkacak yeni şarkısından bahsetti. Zaten daha önce Küçük Çiftlik Park’ta verdiği konserde söylemişti ama bu sefer hikayesini de anlattı. Gezi’den sonra oğlu Mithat Can Özer bestelemiş bu şarkıyı ve sonrasında annesiyle beraber sözlerini toparlamışlar. Gençlerin yaptıklarından, geleceğin genç beyinler tarafından yürütüleceğinden ve onlara ne kadar güvendiğinden bahsetti Sezen. “Bilgisayar başından kalkmayan, asosyal diye düşündüğünüz gençler tüm insanlığı uyandırdı, herkesi ayağa kaldırdı” sözleriyle de desteğini açık açık belli etti.
Dileğim herkesin, Sezen’in ne kadar değerli bir insan olduğunu anlaması ve en azından Sezen Aksu felsefesini bir nebze de olsa kavramaya çalışması. Sonuçta böyle düşünür kadınlarımız sürekli gelmiyor dünyaya. Ve biz onunla aynı çağda yaşayan şanslı nesil olarak onun değerini bilmeliyiz. Yaşayan efsanemiz bir gün bu dünyadan göçüp gittiği zaman gelecek nesillerde de yer bulacaktır kendine ama değerinin öldükten sonra anlaşılmasını istemem. İşte, Sezen Aksu’nun Gezi için oğlu Mithat Can’la beraber yazdığı yeni şarkısı:
SEZEN AKSU | YENİ VE YENİ KALANLAR | ŞARKI SÖZLERİ
Gelenlere gidenlere
Gönülden sevenlere Ümidi yeşertenlere Bir şiirden süzerek Ekmeği bölüşerek Hayatı yüceltenlere... Kavganın barışmanın Zamanla yarışmanın Değerini bilenlere Doğanın düşüncenin Hayatın hakikatın Önünde diz çökenlere... |
Söz: Mithat Can Özer & Sezen Aksu / Müzik: Mithat Can Özer
Sezen Aksu | Yeni ve Yeni Kalanlar | 2014 |