Biz müzik dinleyicileri olarak şarkıların son hallerini dinlemekteyiz. Ama işin mutfak kısmında çok zaman geçmektedir. Şarkıların kime veya neye yazıldıklarının yanında bir de ortaya çıkış hikâyeleri vardır. Çöpe atılan kâğıtlardan bulunan, yazarın evinin duvarının bir köşesine yazılan, yaprağın üzerine yazılan ve bulunan birçok şarkı sözü var. Çok önemli eserlere bu şekilde şans eseri ulaştığımız biliniyor. Aslına bakarsanız şarkı sözlerinin siparişle yazıldığı şu dönemde bu şekilde bulunan doğal eserlere biraz daha fazla ihtiyacımız var.
Bazı şarkılardan etkilenmemek mümkün değil. Sözlerinden, düzenlemesinden veya yorumcunun o duyguyu verebilmesinden kaynaklı bu etkileyiciliğe sahip şarkılar bizler için biraz daha özel bir yerdedir. İşte böyle şarkıların bir de yazılış hikâyelerini okumak o şarkıları belki de başka bir mertebeye taşıyor. Bu sebeple bu haftaki yazımda da geçen haftaki yazımın devamı olarak 3 şarkının daha nasıl veya kime yazıldıklarını anlatacağım.
Bazı şarkılardan etkilenmemek mümkün değil. Sözlerinden, düzenlemesinden veya yorumcunun o duyguyu verebilmesinden kaynaklı bu etkileyiciliğe sahip şarkılar bizler için biraz daha özel bir yerdedir. İşte böyle şarkıların bir de yazılış hikâyelerini okumak o şarkıları belki de başka bir mertebeye taşıyor. Bu sebeple bu haftaki yazımda da geçen haftaki yazımın devamı olarak 3 şarkının daha nasıl veya kime yazıldıklarını anlatacağım.
Nükhet Duru | Destina
İlk olarak Yeni Türkü’nün 1988 tarihli “Yeşilmişik?” isimli albümünde dinlediğimiz, ardından 1989 tarihli “Benim Yolum” isimli Nükhet Duru albümünde dinlediğimiz bu şarkının sözleri aslında bir şiir; bir Lale Müldür şiiri... Selim Atakan’ın notalarıyla hayat bulan bu şiirin, sözleri gibi derin ve karanlık bir hikâyesi var. Şöyle ki; Lale Müldür’ün küçükken ‘Destina’ isimli yakın bir arkadaşı vardır. Havale geçirip bir süre kendini bilmez halde yattıktan sonra hayatını kaybeder. Yıllar geçer ama bu kader Lale Müldür’ün peşini bırakmaz. Ressam eşi Patrick bir kaza sonucu bitkisel hayata girer ve Lale Müldür’ün hastane günleri başlar. Bütün çabalara rağmen Patrick yaşama tutunamaz ve hayata gözlerini yumar. Hastane günlerinde Lale Müldür, küçüklükteki arkadaşı ‘Destina’ gibi eşini kaybedeceğini anladığı zaman ona yeni bir isim verir ve bu şiiri yazar. “Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için, seni bu denli yıktıkları için, yaşamımın gizini vereceğim sana.”
Cem Karaca | Ceviz Ağacı
Tarih Nazım Hikmet’in sürgün yıllarından bir süre öncesidir. Nazım her yerde polis tarafından aranmaktadır. Gizli saklı yaşamaya çalışırken bir arkadaşını görmeye karar verir. O zamanlar randevular şimdiki gibi verilmediği için Gülhane Parkı’ndaki ceviz ağacının oralarda buluşmak için anlaşırlar. Arkadaşı suç işlediğini düşündüğünden midir nedir bilinmez, Nazım’ın hangi saatte nerede olacağını polise ihbar eder. Buluşma saatinde ceviz ağacının önündeki yerini alan Nazım bir süre bekledikten sonra karşıdan gelen polisleri görür. Kendini belli etmeden hemen ceviz ağacına tırmanır. Ceviz ağacı bol yapraklı, sıkı dallı bir ağaçtır. Gelen polisler arar, tarar ama Nazım’ı bulamaz. Nazım’ın sevgilisi de oradadır. Nazım onu yukarıdan görür fakat konuşamaz. Sevgilisi de ağlaya ağlaya evine döner. Ağacın tepesindeyken, daha sonra Cem Karaca’dan dinleyeceğimiz o şarkının şiirini yazar. “Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda. Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında…”
Sezen Aksu | Yol Arkadaşım
Bir müzik yarışması sırasında Oray Eğin’in Sezen Aksu’yla ilgili yaptığı asılsız açıklamalara Fuat Güner de dâhil olmuştur ve Onno Tunç bestesi olan “Şinanay” şarkısının kendisine ait olduğunu iddia etmiştir. Telefona sarılıp canlı yayına bağlanan Sezen Aksu ise şarkının sahibinin yazıldığı gibi Onno Tunç olduğunu söyler ve yıllardır arkadaş olan Aksu ve Güner mahkemelik olurlar. Mesam duruma son noktayı koyarak şarkının sahibinin Onno Tunç olduğunu açıklar ve olay netleşir. Ama Aksu durumdan çok etkilenir, özellikle de arkadaşı bildiği Güner’in böyle yapması kendisini çok üzer. Bu olay üzerine yazdığı tahmin edilen şarkı ise “Yol Arkadaşım”dır. Sözleri öylesine derin ve etkileyicidir ki arkadaşına ihanet etmiş Güner’in bu sözleri okuyunca ne hissettiğini hep merak etmişimdir. Sözler diyor ki “Korkular basmış dünyayı. Şimdi bir semt adı Vefa. Kutsal kavgalardan bile kaçan kaçana… Anlaşılır gibi değiliz. Tek bedende kaç kişiyiz? Hem yok eden hem de tanık, ne esaslı karmaşa…” Bir insan, arkadaşının vefasızlığını daha etkileyici nasıl anlatabilir ki? Vefa kalmamış, artık sadece bir semt adı…